Seramik Geleneksel


  
“GELENEKLE GELEN”   

DOKUSAL YÜZEYLER SERGİSİ
4- 21 Ocak 2020
Antik Hotel İstanbul’un -2 ve -3’üncü katlarında bulunan 1500 yıllık geç Roma- erken Bizans dönemine ait tarihi sarnıcın dokusu korunarak günümüzde Antik Cisterna olarak sergilere ve özel davetlere ev sahipliği yapıyor. Antik Cisterna’da yılın ilk sergisi; Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dalı, Serbest Tasarım derslerini yürüten Dr. Öğr. Üyesi Servet Senem Uğurlu ile öğrenci ve mezun öğrencilerinin ödevleri kapsamında hazırladığı çalışmalardan oluşan “Gelenekle Gelen” Dokusal Yüzeyler Sergisi, 04-21 Ocak 2020 tarihleri arasında açılacaktır.

“Gelenekle Gelen” Dokusal Yüzeysel Sergisi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü, Halı-Kilim ve Eski Kumaş Desenleri Anasanat Dalı’nda eğitim gören öğrenci ve mezunlarının Serbest Tasarım derslerinde öğrendikleri, tasarım ve uygulama temelinde geliştirdikleri çalışmalardan oluşmaktadır. Çalışmalarda, geleneksel tekstillerde kullanılan malzeme ve tekniklerin yanı sıra günümüz malzeme ve tekniklerinden de yararlanılmıştır. Gelenekle Gelen Sergisi; 21. yüzyılda güzel sanatlar disiplininde geleneksel sanat eğitimi alan gençlerin, geleneksel malzeme ve tekniklerle neler yapabileceğini göstermektedir. Sergi, geleneksel tekstillere göndermeler içermektedir.

Çalışmaların, ulusal ve evrensel sanat bağlamı doğrultusunda yapılmasına özen gösterilmiştir. Sergi; kirkitli ve mekikli dokumalar, kırkyama, işleme, batik, ikat, baskı gibi geleneksel dokusal yüzey tekniklerini kapsamaktadır. Bu uygulamalarda, akademik eğitimde çağdaş sanat gereksinimlerine yönelik işlerin yapılması gerektiği göz önüne alınmıştır.

Sergiye Elif Aslan, Berke Aşık, Mehmet Atakan Başaran, Büşra Ceylan, Çağla Nur Çakıcı, Selen Çolak, Özlem Öner Değer, Gülbahar Gümüşten, Ayşegül Morbel, Gülderen İlhan, Dilara Karayel, Burçin Kısa, Esra Kocaman, Esra Özken, Tuğçe Sekreter, Sümeyye Saruhan, Rabia Şeremetli, Fatma Tuzluca, Servet Senem Uğurlu, Bedirhan Kaan Ünal, Nurgül Ünver’in katıldığı serginin açılışı, 4 Ocak Cumartesi günü saat 17:00’de Antik Hotel İstanbul ‘un, -2 ve -3’üncü katlarında bulunan Antik Cisterna Sergi Salonu’nda gerçekleşecektir.







   “Sİ – MURG” Sergisi   

7 – 20 Aralık 2019
Faruk Kırlı ve Öğrencileri tarafından hazırlanan “Si-murg Sergisi” Çini Sanatı başta olmak üzere çeşitli sanat disiplinleriyle çini sanatını birleştiren eserlerden oluşuyor. Çini sanatına bazı çalışmalarda mozaik, bazılarına seramik eşlik ediyor.

Si-murg Sergisi, 7 – 20 Aralık tarihleri arasında Antik Hotel İstanbul’un -2 ve -3’üncü katlarında bulunan 1500 yıllık geç Roma – erken Bizans dönemine ait tarihi sarnıcın dokusu korunarak günümüze ulaştırılan Antik Hotel İstanbul – Antik Cisterna sergi salonunda açılacaktır.

Efsanevi “Si-murg” kuşunu tema alan sergideki ana tema küllerinden yeniden doğan Simurg kuşunun “Değişim ve Dönüşüm”ünden ilham almaktadır. Çini sanatının tarihten bugüne yaşadığı serüveni ele alan Faruk Kırlı ve Öğrencileri II. Proje Sergisiyle Antik Cisterna sarnıcında sanatseverlerle buluşacaklar.





   "Anadolu Tanrıçaları”  

Servet Senem Uğurlu
02-19 Mart
Kişisel Sergisi
Servet Senem Uğurlu eserlerinin sergileneceği “Anadolu Tanrıçaları” adlı karma resim sergisi, 02-19 Mart tarihleri arasında Antik Hotel İstanbul’un -2 ve -3’üncü katlarında bulunan 1500 yıllık geç Roma- erken Bizans dönemine ait tarihi sarnıcın dokusu korunarak günümüze ulaştırılan Antik Otel ‘’Antik Cisterna’’ sergi salonunda açılacaktır.

Kazdağları’ndaki yerleşimler Yörük ve Türkmenlerin kız çocukları için evdeki artık, yırtık eski dokuma parçalarından her türlü tekstil tekniklerini kullanarak oyuncak olarak yaptıkları bez bebekler; bu serginin çıkış noktası olmuştur. Doğup büyüdüğüm yörede, 2002-2006 yılları arasında Türkiye Bilimler Akademisi kapsamında yaptığımız projenin araştırmaları sırasında çocukluğumda oynadığım, annemin ve babaannemin bana diktikleri bez bebekleri hatırladım. Çocukluk anılarına meraklı olan Yörük ve Türkmenlerin, minimalist yaşamlarına rağmen çocukken oynadıkları bebekleri büyüdüklerinde koruyucu ongunları olarak gördükleri için sakladıklarını söylemeleri ilgimi çekmişti.

Anadolu topraklarında bulunan Neolitik Dönem ve sonrasına ait figür ve idoller, insanlık tarihinin en eski arkeolojik kalıntılarındandır. Tanrıçalar doğa ve verimliliği simgeleyen evrensel nitelikler taşımaktadır. Buna ek olarak, Anadolu çoğu uygarlığın kökeni olmuştur. Kırkyama, farklı dikiş teknikleri ve boncuk, pul gibi tekstil süsleriyle oluşturduğum biçim ve yüzey değerlendirmeleri; göçebelerin geleneksel tekstillerine yeni bir bakış düşüncesiyle yapılmıştır.

Sergi açılışı: 02 Mart Cumartesi günü saat 15:00’de Antik Cisterna Sergi Salonu Antik Hotel İstanbul -2 ve -3 katlar.




    “ Zaman-Sal “    

27 Ekim- 12 Kasım
Dilek Yerlikaya ve Öğrencilerinin
Karma Minyatür SergiDilek Yerlikaya ve öğrencilerinin minyatür eserlerinin sergileneceği Zaman-Sal adlı karma minyatür sergi, 27 Ekim- 12 Kasım tarihleri arasında Antik Hotel İstanbul’un -2 ve -3’üncü katlarında bulunan 1500 yıllık geç Roma- erken Bizans dönemine ait tarihi sarnıcın dokusu korunarak günümüze ulaştırılan Antik Otel ‘’Antik Cisterna’’ sergi salonunda açılacaktır.Sergilenecek eserlerin çoğu, geçtiğimiz aylarda tarihi yarımadada düzenlenmiş olan “Yeditepe Bienali”nde “Haneler” temalı sergide bulunan eserlerden oluşuyor. Bienalde görme fırsatını kaçırmış olan ziyaretçiler, bu şansı tekrar yakalayabilirler.Ayrıca her eser, kendine has tarzı ve farklı yorumları ile keyifli bir görsellik sergileyen Zaman-Sal minyatürlerden oluşmaktadır.18 yıldır birçok kişisel ve karma sergi ile minyatür sanatında farklı denemeler yaparak karşımıza çıkan ve sanat çalışmalarına kendi atölyesi olan Dilek Yerlikaya Minyatür &Tasarım Atölyesi’nde devam eden Dilek Yerlikaya ve 24 öğrencisinin Minyatür sanatının güncel yorumlarının da yer aldığı bu sergisine tüm sanatseverleri bekleriz.Açılış ve Kokteyl: 27 Ekim Cumartesi günü saat 17:00’de Antik Cisterna Sergi Salonu. Antik Hotel İstanbul -2 ve -3 katlar.



   “Es Vermeden” - Emine Navruz    

Kişisel Minyatür Sergisi
06 – 20 Ekim 2018
Antik Hotel İstanbul -Antik Cisterna’nın sergi salonu Ekim ayında masalsı bir dünyaya kapılarını açıyor. Renkleri notalarla bambaşka bir şekilde kompoze eden minyatür sanatçısı Emine Navruz, naif fırçasıyla ahenk sözcüğünün anlamını güçlendirirken, geleneksel minyatür sanatını günümüze yenilikçi bir bakış açısıyla taşıyor.Sanatçının ilk kişisel sergisi “Es Vermeden”, sanatçının kendine has üslubuyla tanışmak isteyen sanatseverlere ve koleksiyonerlere büyük ipuçları veriyor.

Vazgeçmediği arayışları, bitmeyen üretme isteği, müziğe olan ilgisi ve yolunun başından bugüne yüreğine koyduklarıyla, minik bir es vermeden geldiği bu noktada belki de bir durak soluklanırken, sanatseverlere eserlerinin özgün ritmini tutturuyor.

Musiki ve minyatür; kültür mirasımızın iki güçlü kökü, Emine Navruz’un sanatseverlere açtığı gizemli kapılarla kendi halinde çerçevelerin içinde Antik Hotel İstanbul – Antik Cisterna’nın sergi duvarlarında sizleri bekliyor.





   ‘ YARADILIŞ ’   

Seramik Müzesi, 2017 yılının ilk sergisini sanatseverlerle buluşturuyor.
Seramik sanatçısı Murat Küçükkayalı’ nın “ Yaradılış” adlı sergisi, 10 Ocak – 12 Mart 2017 tarihleri arasında, Çanakkale Seramik Müzesi’nde (Er Hamamı) sanatseverlerin beğenisine sunuluyor. Birbirinden farklı soyut eserlerin yer aldığı serginin açılış kokteyli; 10 Ocak 2017 Salı günü 17:30’da gerçekleştirilecek.
Çanakkale Seramik Müzesi, 2017 yılının ilk sergisini önümüzdeki günlerde sanatseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Seramik ve porselen üzerine çalışmalar gerçekleştiren, aynı zamanda birçok projede sanat danışmanı olarak yer alan, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü mezunu Murat Küçükkayalı, ‘Yaradılış’ adlı sergisini 10 Ocak 2017’de Seramik Müzesi’nde açıyor.

ESERLERİN BÜTÜNÜNDE ‘YARADILIŞIN HİKAYESİ’ VAR
Sanatçı eserlerini, kendi cümleleriyle şöyle tanımlıyor: “Eserlerimin bütününde, yaradılışın hikayesini anlatmaya çalıştım. Kimi toplum ve kitaplarda anlatıldığı gibi, ilk insan Adem’in Tanrı tarafından yaratılması ve çamurla şekillendirilmesiyle başlayan insanoğlunun yolculuğu tarih boyunca birçok aşamadan geçmiştir. Adem ilk kez var olduğunda sınırsız bir hakimiyete sahip tek varlık iken, aynı zamanda günümüze kadar insanoğlunun yaşadığı birçok deneyim ve gelişmeden mahrumdu. İşte ben; bu her tür yeniliğe ve dönüşüme hazır sınırsız gücün başlangıç noktasında, her bir yönden sonsuzluğa doğru yol alışı eserlerimde temsil ederken; eğilme, bükülme ve kapanmalar ile, gelecekteki deneyimlerin oluşturacağı dönüşümlerin ve sınırlandırmaların, yaradılışın kendi içindeki durumunu betimledim.”

1-yaratilis-001SERAMİK MÜZESİ KENT KÜLTÜRÜNE KATKI SAĞLIYOR
Aynı zamanda sanat danışmanı ve eleştirmenliği de yapan Küçükkayalı, Çanakkale Belediyesi’nin ve Seramik Müzesi’nin kent kültürüne büyük katkı sağladığının da altını çizerek, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’a teşekkür etti. Konuşmasında Belediye Başkan’ı Ülgür Gökhan’ın; “Çanakkale Seramik Müzesi’nde güncel/modern seramik sergileri ve diğer sanat dallarındaki eserler sanatseverlerle buluşurken, geçmişten bugüne kent kimliğini yansıtmak, aynı zamanda geleceğe ışık tutmak amacıyla, sürekli yaşayan, gelişen, devinim halinde olan bir müze anlayışı benimseniyor. Bu kapsamda, geçmişin yorumları, güncele ilişkin algılamalar, geleceğe yönelik beklentiler ilişkilendirerek kent yaşamına faydalılık sağlanması ve kültürün kavram ve terminolojisini temel alan, insan odaklı yaklaşımların öne çıkarılması hedefleniyor. Sanata ve sanatçıya verdiği desteği Seramik Müzesi, tarihsel oluşum içinde kentin özgünlüğünü ortaya çıkarmak durumundadır. Kültür bu kentte önceliğimiz. Çünkü farkındayız ve biliyoruz ki, artık dünyada tüm alanlar kültürel altyapıdan ve dokunuştan geçmeden şekillenmiyor. Bunun bilinciyle, yerel yönetim olarak, kültür ve sanat çalışmalarına özel destek veriyor, yol açıcı olmaya çalışıyoruz. Bilinçli toplum; iletişim, etkileşim, öğrenim, katılım, araştırma ve üretim ekseninde var olur. Bu da, sadece kültürel bilinçle sağlanabilir. Çanakkale olarak bu anlamda doğru ve ciddi yol kat ettiğimize inanıyorum” açıklamalarına da yer veren Murat Küçükkayalı, tüm sanatseverleri 10 Ocak 2017 saat: 17:30’daki sergi açılışına davet etti.

GENÇLERİN SORULARINI KÜÇÜKKAYALI CEVAPLAYACAK

Bursa ve İstanbul’da birçok kişisel sergi açan, birçok ulusal ve uluslararası seramik, heykel, resim, fotoğraf sergisi, karma sergi, sempozyum, çalıştay, ve bienal düzenleyen Murat Küçükkayalı, 11 Ocak 2017 Çarşamba günü de Seramik Müzesi’nde genç sanatseverlerin sorularını yanıtlayacak. Söyleşi havasında gerçekleştirilecek olan buluşma saat 15:00’de başlayacak. ‘Gençler Soruyor / Sanata Dair’ konulu buluşmada, seramik sanatından tiyatroya, resimden fotoğrafçılığa kadar geniş bir yelpaze ele alınacak.




“Ai Weiwei Porselene Dair”

Tarih: Eylül 2017 - 15 Nisan 2018
Yer: Sakıp Sabancı Müzesi


Ai Weiwei, Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki sergisi için İstanbul’da “Ai Weiwei Porselene Dair” sergisi Akbank’ın desteğiyle Sakıp Sabancı Müzesi’nde açıldı Çağdaş sanat alanının en etkin figürlerinden Ai Weiwei’in Türkiye’deki ilk kişisel sergisi Akbank’ın desteğiyle Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM) açıldı. “Ai Weiwei Porselene Dair” başlıklı sergi için sanatçının da katılımıyla bir basın toplantısı düzenlendi. SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer ile Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’in konuşmacı olarak katıldığı toplantıda sanatçı Ai Weiwei de eser sayısı bakımından dünyada şimdiye kadar gerçekleştirilen en kapsamlı sergisi hakkında bilgi verdi. SSM’nin üç katına yayılan ve 100’ü aşkın eserin yer aldığı sergi, sanatçının porselen üretimine odaklanıyor. Kariyeri boyunca birçok alanda çalışan Ai Weiwei’in porselenlerinin yanı sıra video, duvar kâğıdı ve fotoğrafları da sergi kapsamında yer alıyor. “Ai Weiwei Porselene Dair”, 1976-1977 imzalı ilk porselen çalışmasından İstanbul için özel olarak ürettiği yeni eserlerine uzanan seçkisiyle, bu sanatçının dünyasının keşfedilebileceği benzersiz bir ortam sunuyor. “Ai Weiwei Porselene Dair”, sanatçının eserlerinde tekrar tekrar beliren “yeniden üretme”, “putları kırma” ve kültür imgelerinden yararlanma olarak da açıklanabilecek “benimseme” gibi kavramlara yoğunlaşan bir kurguyla onun sanat pratiğine ayrıntılı bir bakış imkânı sağlıyor. Sergi “sanat hayattır, hayat sanattır” anlayışı doğrultusunda üreten Ai Weiwei’in yaşamöyküsünün izlerini takip ediyor. Eserlerinde hem Çin el sanatları geleneğine hem de Batı sanat tarihinden referanslara yer veren Ai Weiwei’in SSM’deki seçkisi, bu özelliğini yansıtan örnekleri kapsıyor. Sanatçının bu sergide odaklandığı porselen malzemesi, onun sahicilik, değer sistemlerinin tarihteki dönüşümü ve sanatın toplumsal değişimi etkilemekteki rolü konusunda ortaya attığı temel sorulara bir kapı açma görevini üstleniyor. Çin porselenlerini hem tarihe hem de günümüze dair anlamlar taşıyan bir malzeme olarak ele alan Ai Weiwei, geleneksel form ve dili güncel tartışmaların içinde kullanıyor. “Ai Weiwei Porselene Dair”, sanatçının bu malzemeyle ürettiği eserlerde belirleyici unsur olan tüm metotları içeren bir seçki sunuyor. Sergi, Ai Weiwei’in porselen üretimine odaklanmanın yanı sıra ikonik eserlerine de yer veriyor. Sanatçıyı çağdaş sanat tartışmalarının ön saflarına çeken, zamanımızın en tanınmış sanatçılarından biri haline getiren Ayçekirdekleri yerleştirmesi, onun hem porselen üretiminin tarihiyle ilişkisinin hem de bu malzemeyi güncel duruma dair yorumlarını nasıl kullandığının örneği olarak yer alıyor. Han Hanedanı Vazosunu Düşürmek başlıklı eseri ise, Ai Weiwei’in put kırıcı eylemlerinden biri olarak, sanatçının var olan değer sistemlerini sorgulamak için farklı dönüştürme yöntemlerini örnekliyor. Sanatçı İstanbul sergisi için özel olarak ürettiği Mavi-Beyaz Porselen Tabaklar ve Sütun Gibi Üst Üste İstiflenmiş Porselen Vazolar eserlerinde ise güncel krizleri, Yunan ve Mısır rölyefleri ile seramiklerine gönderme yaparak yansıtıyor, tarihin döngüsel yapısı üzerine düşündürüyor. Sanatı sadece estetik bir uygulama olarak değil, yeni sorular ortaya atmak için fırsat olarak gören Ai Weiwei, gündelik hayattaki olaylara tepki verirken sık sık Çin’e özgü malzemeye gönderme yapıyor. Sanatçı, sergide yer alan eserlerinde bugüne ulaşmış antik çağ kalıntıları ışığında tarih konusunda düşünüyor ve çağdaş dünyaya dair kapsamlı bir bakış sunuyor. “Ai Weiwei Porselene Dair” sergisi süresince düzenlenecek atölye çalışmaları, çocuk eğitim programları, konferans ve panellerle Ai Weiwei’in sanatı derinlemesine işlenecek. Etkinliklerden ilki olan ve 13 Eylül Çarşamba, saat 18.00’de gerçekleştirilecek sanatçı konuşmasında Ai Weiwei, Londra Royal Academy of Arts’ın sergiler eski direktörü Sir Norman Rosenthal’la sanat pratiği üzerine konuşacak. “Ai Weiwei Porselene Dair” sergisi kapsamında Sir Norman Rosenthal, Hans Ulrich Obrist ve Stacey Pierson’ın katkılarının yer aldığı bir katalog yayınlanacak. Sanatçının üretiminin yanı sıra beslendiği Çin el sanatları geleneğinin de işleneceği katalog, Ai Weiwei üzerine kapsamlı bir kaynak olma özelliği taşıyacak. “Ai Weiwei Porselene Dair” sergisi 28 Ocak’a kadar SSM’de ziyaret edilebilecek.



DÖNGÜ - Ebru Kut  

25 Şubat – 15 Mart 2017
Sanatçı bu sergideki, seramik eserlerinde dünyadaki mevsim değişikliklerine dikkatinizi çekmek istiyor. Türkiye’ de ilkbahar, yaz, sonbahar, kış tam dört mevsim varken Singapur’ da ilkbahar yaz olmak üzere iki mevsim yaşanır; Ekvatorda yaz, kutuplarda ise kış görülür. Sanatçı seramik çalışmalarını bu yıl mevsimleri yorumlayarak geçirdi. Bu sergide toprak malzemesi ile şekillenmiş, sırlanmış ve fırınlanmış eserleriyle sizler
İçin görsel bir sunum yapmaktadır. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinden mezun olduktan bugüne kadar seramik çalışmalarına ara vermeden sürdürdü. 30 yılı aşkın sanat serüvenine Moda’ daki Atölyesinde seramik eserler üretmeye ve öğrenciler yetiştirmeye devam etmektedir.

Sergi 25 Şubat Saat 18:00 de açılış kokteyli ile kapılarını sanatseverlere açacaktır. Sergi 25 Şubat-15 Mart 2017 tarihleri arasında 1500 yıllık tarih Bizans Sarnıcının yer aldığı Antik Hotel Antik Cisterna Sergi Salonunda görülebilir.



” Camaltinda seyahat – Travelling under glass


Emine Yedikuvvet
14- 30 Ocak 2017

Antik Hotel, 14- 30 Ocak tarihleri arasında çok özel bir sergiye ev sahipliği yapacak.
Ressam Emine Yedikuvvet ‘le, Bizans’ın derinliklerinde (bir Bizans Sarnıcında) camaltı resmin derinliklerine ineceksiniz.
Mitolojiden arkeolojiye, mizahtan felsefeye…Kimi zaman Nuh’un gemisiyle, kimi zaman denizkızlarıyla fantastik bir yolculuk… Şahmeran’ı görebilmek dimdik ayakta…
Karagöz Hacivat’lı zamanlar ve İstanbul’dan gerçek anlar.
Serginin açılış kokteyli; 14 Ocak Cumartesi arasında yapılacaktır



“Doğanın Ritmi / The Rhythm of Nature”

ALEXANDER DAVIDOV - Bronz Heykel Sergisi

Yer: Galeri Soyut

Tarih: 19 Şubat – 9 Mart 2016

Alaxander Davidov, ‘Doğanın Ritmi’ isimli bronz heykellerden oluşan kişisel heykel sergisi ile, 19 Şubat – 9 Mart 2016 tarihleri arasında Galeri Soyut B Salonunda izleyici ile buluşuyor.

Davidov’un sahip olduğu gözlem yeteneği, eserlerinin mükemmel oranları ve kusursuz detaylarıyla hemen göze çarpmaktadır. Çalışmalarındaki ışık yansımaları ustaca hesaplanmış olup bronz ve taş arasındaki uyum da toplam armoninin bir parçasıdır… İnsanın doğa ve hayvan ile olan ilişkisini gizemli heykelleri ile dile getirirken, ilgi alanlarına giren mitolojik figürleri de kullanmaktadır.

Derin duyarlılığını ve karmaşık iç duygularını gerçek görüntülere çevirmeyi seçen Davidov, eserlerine sembolik önem ve özel anlam kazandırmaktadır.

Hayallerinin peşini hiçbir zaman bırakmayan ve sanata olan inancına her zaman sadık kalan Davidov, yeteneğini hayranlarıyla paylaşmayı hayat hedefi olarak belirlemiştir… Bulgaristan’da  ve ülkesi dışında izlenip takip edilen sanatçının eserleri,

bir çok koleksiyonda yer almaktadır.

Alexander Davidov çalışmalarını Sofya’da ki atölyesinde sürdürmektedir,

    HİTİT – HELENİSTİK – İZNİK   

İMPARATORLUKLAR BAŞKENTİ ANADOLU TOPRAKLARI  “Yer: Antik Hotel Antik Cisterna sergi salonuTarih:16 OCAK – 9 ŞUBAT 2016   HİTİT-HELENİSTİK-İZNİK dönemlerinin seramik yorumları, tarihi Bizans sarnıcı sergi alanında sanatseverler ile buluşturuluyor. Seramik sanatçısı EBRU KUT dünden bugüne toprakla şekillenmiş, altın ve gümüş ile sırlanmış eserleri ile sizler için görsel bir sunum yapıyor.   Sanatçı, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinden mezun olduğundan bugüne kadar seramik çalışmalarını ara vermeden sürdürdü. 30 yıllık sanat serüvenine, İstanbul – Moda’daki atölyesinde seramik ürünler üreterek, çalışarak devam etmektedir.   Sergi 16 Ocak – 9 Şubat 2016 tarihleri arasında 1500 yıllık tarihi Bizans sarnıcının yer aldığı Antik Hotel Antik Cisterna sergi salonunda görülebilir.

HITTITE – HELLENISTIC – IZNIK (Nicaea)


CAPITAL OF EMPIRES IN ANATOLIA - Ceramic artist Ebru KUT 16 January – 9 February 2016Hittite-Hellenistic Era of Iznik ceramic interpretations come together with art lovers in an exhibition atmosphere of Historical Byzantine cistern. Ceramic artist Ebru KUT gives birth to soil from past till today, making a visual presentation for you on the glazed pieces of gold and silver.The artist graduated from the Academy of Fine Arts in Istanbul and continued her work in ceramics till today. 30-year artistic journey includes Art Ceramic production in her workshop located at Moda – IstanbulThe exhibition can be seen in Antik Hotel Antik Cisterna exhibition hall located under the 1500-year Byzantine cistern, from January 16 to February 9, 2016



Zaman Tüneli - Murat Küçükkayalı

Tarih: 3 – 23 Ekim 2015Yer: Antik Cisterna sergi salonunun  Üniversite yıllarından bu yana farklı disiplinlerde gerçekleştirdiği sanatsal çalışmalardan elde ettiği tecrübeyi; kişisel sergisinde yer alacak eserlerine aktaran sanatçı Murat Küçükkayalı özgün tarzıyla sanatseverler ile buluşuyor.   Sanatçı Murat Küçükkayalı’nın dünden bugüne gerçekleştirdiği resim ve seramik çalışmalarının yer alacağı sergide; sanatseverler, farklı yaşamlardan kesitleri yansıtan eserlerde, yalın çizgilerin hareketli formlarla, doku ve renklerin birbiriyle kaynaştığını gözlemleme olanağı bulacaklar.  Sanatçı kendi sözleriyle sanata bakışını “her tür yeniliğe ve dönüşüme hazır, sınırsız gücün başlangıç noktasında, her bir yönden sonsuzluğa doğru yol alan eserler gerçekleştirmeyi amaç edinmek” olarak tanımlamaktadır. Eserlerinde bu düşünceleri ve estetiği temsil eden; eğilme, bükülme ve kapanmalar ile gelecekteki deneyimlerin oluşturacağı dönüşümlerin ve sınırlandırmaların yaradılışın varoluşundaki kendi iç durumunu betimlemeye çalışmaktadır.“Zaman Tüneli” adlı sergi, 3 – 23 Ekim tarihleri arasında, 1500 yıllık tarihi Bizans sarnıcının üzerine inşa edilmiş olan Antik Hotel Antik Cisterna Sergi Salonunda görülebilir.Murat KÜÇÜKKAYALIMimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünden mezun oldu. Bursa ve İstanbul’da kişisel sergiler açtı, birçok ulusal ve uluslararası (seramik, heykel, resim, fotoğraf) sempozyum, çalıştay, bienal ve karma sergilere katıldı. Ödüller aldı. Koleksiyonerlerde eserleri bulunmaktadır (Eczacıbaşı Vitra Sanat Atölyesi koleksiyonunda vb…).    Yer aldığı diğer proje  HayalET Prodüksiyon – ERA Kreatif Sanat Danışmanlığı, sinema, kısa film, reklam ve tanıtım filmlerinde sanat yönetmenliği ve görüntü yönetmen yardımcılığı yaptı.  Uzun yıllardır, Antik Cisterna sergi salonunun sanat danışmanlığını yapmaktadır.  Bu yıl, Sagalasssos resim sempozyumunu ve çalıştayını düzenlemiştir. 2015-2016 yıllarında da yurtiçi ve yurt dışındaki sergi, sempozyum ve çalıştay projeleri devam edecektir.İletişim: http://cisternasergisalonu.com – http://eraproject.org 0506 171 74 48

Time Tunnel - Murat Küçükkayalı

October 3 – 23, 2015Reflecting his experience obtained from artistic works he performed in different disciplines since his undergraduate education, in the works of his personal exhibition, Artist Murat Küçükkayalı meets art lovers, with his original art styl

  In the exhibition composed of Murat Küçükkayalı’s painting and ceramic works up to date; art lovers will find the opportunity to see that plain drawings combine with moving forms, and tissues and colours with each other, in the works reflecting slices of different lives.The artist defines his artistic point of view as “having the vision of performing works that move forward infinity from all aspects at the beginning point of unlimited power ready for change and transformation”. Representing these ideas and esthetics in his works, with flexion, bending and closings, he tries to define the own status of formations and restrictions to be formed by future experiences, in the presence of creation.The exhibition called “Time Tunnel” may be visited between October 3 – 23, at Antik Hotel Antik Cisterna Exhibition Hall built on a 1500-year old Byzantine cistern.Murat KÜÇÜKKAYALIHe graduated from Mimar Sinan University Faculty of Fine Arts Department of Ceramics. He has opened personal exhibitions in Bursa and Istanbul, participated in many national and international (ceramics, sculpture, painting, photography) symposiums, workshops, biennales and mixed exhibitions and obtained awards. His works are owned by certain collectors (in the collection of Eczacıbaşı Vitra Art Studio…)Other projects: He has been the Art Consultant of HayalET Production- ERA Kreatif and, Art Director and Vice Director of Photography for cinema films, short films and advertisement films.He has been working as the art consultant of Antik Cisterna exhibition hall in Istanbul, for yeThis year, he has organised Sagalassos art symposium and workshop. His domestic and foreign exhibition, symposium and workshop projects will continue for 2015-2016.Contact: http://cisternasergisalonu.com – http://eraproject.org 0506 171 7448

Layout 1 ‘Mor Kaftan & Işık Doğudan Yükselir”’

Yer : Antik Cisterna sergi salonunun
Tarih:12 Ağustos – 28 Eylül 2015
Alparslan Babaoğlu
 Can Ersal
 Eda Şahan …
 Gülçin Anmaç
 Kaan Baltacı
 Kemal Kara
 Taylan Kibar
 Tülin Gönültaş
 Vedat Kacar


SEÇKİN PİRİM “GLITCH” heykel sergisi

Terih:27 Eylül-18 Ekim 2014

Yer : MERKURTürk heykel sanatının en başarılı genç isimlerinden Seçkin Pirim, “Glitch” adını verdiği, ağırlıklı olarak duvar heykellerinden oluşan sergisini 27 Eylül Cumartesi günü 13.00- 19.00 saatleri arasında MERKUR’de açacak.Sergi 18 Ekim 2014 tarihine kadar izlenebilecek.

Sanatçı sergide yer alacak işleri hakkında; “Simetri takıntılı olduğum bir nokta. Tüm hayatımda olduğu gibi heykellere de yansıyan obsesif ama zevkli bir durum. Bu yıl hayatımda kırdığım bu noktayı; rutinlerimi bozmayı, fiziksel ve duygusal takıntıları bir kenara koyup aksaklıkları bir renk olarak görmeyi başarabildiysem, aynı şeyi işlerimde uygulayabilir miyim sorusuyla ortaya çıkan duvar işleri, ufak sorunların/aksaklıkların formu bozmak yerine ona yeni bir dinamizm kazandırdığını gösterdi. İlkinde alışmak zor oldu ama her bir iş yenisini doğurduğunda, hataları ve aksaklıkları sevmeye başlayıp onu bütünün bir parçası olarak görmenin hazzını yaşıyorum şimdi. Tıpkı hayat misali…” Seçkin Pirim


Kadim Çağlardan İzler Sergisi

Yer:Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım MüzeTarih. 6 Aralık 2013 - 25 Mayıs 2014Türkiye’nin ilk özel müzesi olarak ziyarete açılan Vehbi Koç Vakfı Sadberk Hanım Müzesi geçici sergi programı dahilinde, 6 Aralık 2013 - 25 Mayıs 2014 tarihleri arasında, "Kadim Çağlardan İzler, Sadberk Hanım Müzesi Koleksiyonu" adlı sergiyi sanatseverlerle buluşturacak. Sadberk Hanım Müzesi Müdürü Hülya Bilgi, “Sadberk Hanım Müzesi Arkeoloji Bölümü’nün yaklaşık 7000’e yakın eserden oluşan koleksiyonunun, Geç Neolitik Çağ’dan Bizans Dönemi sonuna kadar Anadolu’da birbiri ardına yaşamış uygarlıklara ait maddi kültür varlıklarının kronolojik olarak izlenmesine imkân sağlıyor” dedi.Sadberk Hanım Müzesi Arkeoloji Bölümü kuruluşunun 25’inci yılı onuruna koleksiyonları arasından seçtiği ve yapılmış oldukları dönemlere ışık tutan 150 adet seçkin taşınabilir kültür varlığını, Kadim Çağlardan İzler adlı sergide sanatseverlerle buluşturuyor. Sergide yer alan 150 adet eser, Sadberk Hanım Müzesi Arkeoloji Bölümü koleksiyonunun kronolojik bütünlüğünü en iyi şekilde yansıtmak üzere seçildi.Hülya Bilgi, “Geç Neolitik Çağ’dan Bizans Dönemi sonuna kadar Anadolu’da yaşamış uygarlıklar gözler önüne seriliyor” Sadberk Hanım Müzesi Müdürü Hülya Bilgi, Sadberk Hanım Müzesi Arkeoloji Bölümü’nün yaklaşık 7000’e yakın eserden oluşan koleksiyonunun, Geç Neolitik Çağ’dan Bizans Dönemi sonuna kadar Anadolu’da birbiri ardına yaşamış uygarlıklara ait maddi kültür varlıklarının kronolojik olarak izlenmesine imkân sağladığını söyledi. Hülya Bilgi, Sadberk Hanım Müzesi Arkeoloji Bölümü, zaman içinde gerek yurt dışı müzayedelerinden satın alınan nâdide eserlerle, gerekse kayıtlı koleksiyonların devri ile zenginleşmeye devam ettiğini kaydetti.Anadolu medeniyetleri sergide hayat buluyorHülya Bilgi sergide; Hacılar kültürüne ait kaplar, taş aletler ve heykelcikler ile Geç Neolitik ve Erken Kalkolitik Çağ'da Göller Bölgesi; idoller, gaga ağızlı testiler ve tunç silahlar ile Erken Tunç Çağı'nda Batı ve Orta Anadolu'nun Yortan, Troia, Alacahöyük kültürleri; çivi yazılı tabletler, mühürler ve sunu kapları ile Orta ve Geç Tunç Çağı'nda Asur Ticaret Kolonileri, Hitit ve Miken kültürlerinin yer aldığını ifade etti. Hülya Bilgi, “Bunun yanı sıra; çömlekçilik ve kuyumculuk sanatının örnekleri ile Demir Çağı'nda Urartu, Frig ve Lidya krallıkları; zengin form ve bezeme çeşitleriyle Geometrik Dönem'de Karia kültürü; mitoloji ve kahramanlık konularının işlendiği siyah ve kırmızı figürlü Attika çömlekleri ile ise Arkaik ve Klasik Dönem kültürlerine yer verildiğini belirtti. Hülya Bilgi sözlerini şöyle sürdürdü: “Sergide ayrıca; Hellenistik Dönem’e ait altın takılar, pişmiş toprak figürinler, kalıp yapımı kırmızı astarlı çömlekler; Roma Dönemi’ne ait heykel sanatı örnekleri, cam kaplar ve takılar ile son olarak Ortaçağ’ın Hristiyanlık inancı ve Roma sanatının geleneklerini harmanlayarak kendine özgü bir sanat anlayışı geliştirmiş olan Bizans Dönemi‘ne ait maden eserler öne çıkartılmıştır” dedi.Sadberk Hanım Müzesi 33’üncü yılını geride bırakıyor14 Ekim 1980 tarihinde Türkiye’nin ilk özel müzesi olarak ziyarete açılan Sadberk Hanım Müzesi bu yıl otuz üçüncü yılını tamamlıyor. Sadberk Koç’un özenle Türk ve İslam eserlerini bir araya getirmesi ile oluşan koleksiyon, başlangıçta müze koleksiyonunun nüvesini oluşturmuş ve zaman içerisinde hîbe veya satın alma yoluyla müze envanterine giren eserlerle birlikte gayet zenginleşti. 1983 yılında vârislerinden satın alınan Hüseyin Kocabaş Koleksiyonu ile müze envanterine, Türk ve İslam dönemine ait eserlerin yanı sıra arkeolojik eserler de dahil edildi. Türk ve İslam eserleri, 19. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş olan ve “Azaryan Yalısı” olarak adlandırılan tarihi yalıda, arkeolojik eserler ise bu yalının bitişiğinde yer alan ve başarılı bir restorasyondan sonra 1988 yılında ziyarete açılan “Sevgi Gönül Binası”nda sergilenmeye başlanmıştır.


Türk Heykel Sanatının 100 Yılından Bir Kesit

17 Aralık 2013 -  19 Ocak 20142003 yılından beri, Türk sanatını geleceğe taşıyan pek çok sanatçının eserine ev sahipliği yapan Akmerkez, 2013‘ün son günlerinde Türk heykel sanatının 50 değerli ismine kapılarını açıyor.Türk heykel sanatına yön veren 50 değerli ismin eserleri 17 Aralık itibari ile Akmerkez’de olacak. Doğalcı anlatımdan soyut çalışmalara birçok önemli heykelin yer alacağı sergi, Akmerkez Sanat Akmerkez’de Galerisi’nde 19 Ocak’a kadar gezilebilecek.Bugüne kadar Türk sanatını geleceğe taşıyan, dünya çapında üne sahip pek çok sanatçının eserlerine ev sahipliği yapan Akmerkez, sanatı ve sanatçıyı desteklemeye 9 yıldır devam ediyor. “Sanat Akmerkez’de” mottosuyla 2003 yılında başlayan proje; Adnan Çoker, Abidin Elderoğlu, Ömer Uluç, Burhan Doğançay, Ergin İnal gibi birçok değerli sanatçının eserlerine ev sahipliği yaptı.Sergide eserleri bulunan heykeltıraşlar: Abdülkadir Öztürk, Ahmet Avcı, Ali Hadi Bara, Ali Teoman Germener, Ayhan Yılmaz, Ayla Aksungur, Ayten Akbayram, Azade Köker, Bubi, Bülent Demirağ, Canan Bozbağ, Cem Sağbil, Demet Kaya Güngörür, Dinçer Güngörür, Ender Güzey, Eyüp Öz, Ferit Özşen, Ferit Yazıcı, Güncel Öztürk, Gürdal Duyar, Hakan Uzuner, Hayri Karay, Hülya Bakkal, İlhan Koman, Kazım Karakaya, Kemal Tufan, Koray Ariş, Korkut Sönmez, Kuzgun Acar, Maria Kılıçoğlu Baraz, Mahmut Karatoprak, Mehmet Aksoy, Meriç Hızal, Musafa Bulat, Neda İsmail Atar, Nermin Faruki, Nurettin Bektaş, Orhan İlyas, Osman Dinç, Ozan Oganer, Rahmi Aksungur, Rasim Konyar, Remzi Savaş, Saim Bugay, Salih Coşkun, Seçkin Pirim, Seyhun Topuz, Şadi Çalık, Tuba İnal, Tülay İçöz, Uğur Çalışkan, Ümit Öztürk, Yaşar Sami Gökgöz, Yeşim Şahin, Yunus Tonkuş, Ziyatin Nuriev, Zühtü Müridoğlu.


Sophia Vari   - Heykeller ve Resimler

Tarıh: 09 Ekim 2013 - 19 Ocak 2014
Yer:  Pera Müzesi
Sophia Vari Akdeniz'den ilham alan renkleri ve kendine özgü anıtsal formlarıyla Türk sanatseverlerle ilk kez 8 Ekim 2013 – 19 Ocak 2014 tarihleri arasında Pera Müzesi’nde buluşuyor.
Sophia Vari, Bir Yunanlı olarak doğmuş fakat bir dünya vatandaşı olarak yetişmiş. Yola bir ressam olarak çıktıktan sonra kendisini özgürleştirecek bir ifade aracının peşine düşmesi onu, içinde duyduğu ihtiyacı güçlü bir iradeyle karşılamak üzere heykelle buluşturmuş. Geometriyi, hacmi ve şekilleri alıp onları boşlukta insansılaştırma amacıyla yola çıkan sanatçı, ağır mermer ve bronzdan anıtsal heykellerinden kıymetli madenlere uzanan bir malzeme çeşitliliği içinde çalışıyor. Sergi salonlarına olduğu kadat dünyanın dört bir yanında meydanlarada konuk olan Vari, tuvallerinde ise kolaj ve boyamaları ile yine hacim, katman ve yüzeyler arası ilişkiler üzerinde arayışlarını sürdürüyor.
Marisa Oropesa ve Maria Toral küratörlüğünde hazırlanan sergi Vari’nin heykel ve resimlerini bir araya getirirken sanatçının sanatındaki zamansızlığa vurgu yapıyor. Belirli bir zaman dilimi ya da mekâna sığdırılması güç eserler fiziksel, mantıksal olanla duyusal olanı, düzle hacimliyi bir araya getiriyor.

“Anish Kapoor İstanbul’da”

Tarih: 10 Eylül 2013 – 5 Ocak 2014
Yer:  S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi
S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi, Akbank’ın işbirliğinde, önde gelen uluslararası sanatçı Anish Kapoor’un Türkiye’deki ilk kapsamlı sergisine ev sahipliği yapıyor. Akbank’ın 65. Yılı kapsamında sponsor olduğu sergide, Anish Kapoor’un eserleri 10 Eylül 2013 – 5 Ocak 2014 tarihleri arasında SSM’de ziyaret edilebilecek.
Sir Norman Rosenthal’in küratörlüğünü yaptığı sergi, sanatçının mermer, kaymaktaşı gibi malzemelerle yapılan, çoğu daha önce sergilenmemiş taş eserlerine odaklanan ilk sergi olma özelliğini taşıyor. Gök Ayna ve Sarı gibi heykel, mimari, mühendislik ve teknolojiyi bir araya getiren ikonik eserleri içeren sergi, Sakıp Sabancı Müzesi’nin galerileri ve bahçesinde görülebilecek.
Sergiyle ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer, “Sakıp Sabancı Müzesi olarak çağdaş sanatın ustası Anish Kapoor'u kapsamlı bir sergiyle ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Anish Kapoor'un eserleri kimi zaman boyutu kimi zaman da hareketli oluşuyla sanatseverleri şaşırtmayı başardı. İstanbul’un yabancısı olmayan Anish Kapoor, pek çok kez geldiği şehrimize bu kez uzun yıllardır üzerinde çalıştığı ancak daha önce sergilemediği taş ağırlıklı eserleriyle geldi. Dünyanın farklı bölgelerinden gelen binlerce yıllık yer kabuğu katmanlarının oluşturduğu ve fazla el değmemiş duygusu veren taş eserlerin yanı sıra sanatçının Sarı ve Gök Ayna gibi tanınmış eserleri sergimizde yer alıyor.” dedi.
Müzenin tüm galeri alanları ile bahçesinde ziyaretçilerle buluşan serginin küratörlüğünü dünya sanat çevrelerince yakından tanınan Sir Norman Rosenthal'in üstlenmesinden onur duyduğunu belirten Nazan Ölçer; “Sir Norman Rosenthal Avrupa'nın en önemli sanat kurumlarında çağdaş sanatın yolunu açmış bir isim. Aynı zamanda SSM Danışma Kurulu Üyesi olan Rosenthal, müzemizi 2011 yılında Anish Kapoor’la birlikte ziyaret ettiğinden beri bu serginin gerçekleşmesi için bizlere büyük destek vermiştir. Sanatseverlerin merakla beklediği, böylesi önemli bir serginin SSM’de açılmasını her şeyden önce bir sanat hamisi olan Suzan Sabancı Dinçer’e borçlu olduğumuzu da önemle vurgulamak isterim. Türkiye’de gelişmekte olan çağdaş sanata hiçbir zaman desteğini esirgemeyen Suzan Sabancı Dinçer, Akbank'ın 65. Yıldönümünü, çağdaş sanatın büyük ustası Anish Kapoor'un eserleri ile düzenlenecek kapsamlı bir sergi ile kutlama arzusunu dile getirdiği 2011 yılından bu yana projenin tüm aşamalarında bizler için bir güç ve destek kaynağı oldu. Bugün gerçekleşen sergi, her şeyden çok onun eseridir.” Serginin küratörlüğünü yapan Norman Rosenthal sergiyle ilgili olarak şunları söyledi: “Anish Kapoor’un, serginin odak noktasını oluşturan, soyut taş eserlerinde esas olarak dikkate değer nokta, bu eserlerin sonsuzluk ve zaman kavramlarını tanımlamak için özgün yollarının olması.
Son 30 yıllık süreçte mermer, oniks, kaymaktaşı, granit, kumtaşı ve diğer taş türleri kullanılarak ortaya çıkan bu taş eserlere bakan birinin aklına tarihsel zamanın felsefeleri ve gerçeklikleri hakkında birçok bakış açısı geliyor. Bu eserler izleyiciyi biçim ve maddede saklı 3 katmanlı gizemi düşünmeye davet eder. Kapoor, her biri kişisel ve imalı anlamlar içeren çağdaş formları elde edebilmek için oyma veya şekil verme gibi eski çağ geleneklerini takip eden az sayıdaki sanatçıdan biridir. Belki de Kapoor’un sanatının en muhteşem yönü, özellikle de taş eserlerinin verdiği, eserlerin yaratıldığı zamanın tahmin edilemez oluşuyla birlikte ortaya çıkan zamansızlık duygusu...”dedi. Toplantıda konuşan Anish Kapoor: ‘Mermer ve kaymaktaşından yapılan bazı eserlerimin ilk kez müzede ve Boğaz’ın kıyısındaki bahçede izlenebileceği, Türkiye’deki ve Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki ilk kapsamlı sergimi sunmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Yıllar boyu birlikte çalıştığım Norman Rosenthal ile bu sergide işbirliği yapmış olmaktan da büyük mutluluk duyuyorum.” dedi.
Sürdürülebilir bir istikrar için tam 65 yıldır çalıştıklarını vurgulayan Akbank Yönetim Kurulu Başkanı ve Murahhas Üyesi Suzan Sabancı Dinçer, “Ancak başarılı bir ekonomik ve finansal performans tek başına refahın, gelişmişliğin ve medeniyetin bir göstergesi değil. Bunun yanında, kültür ve sanat alanındaki atılımlar da bir toplumun ileri gitmesi, gelecek kuşaklara kalıcı bir iz bırakılabilmesi açısından büyük önem taşıyor. Akbank olarak ülkemizin, toplumumuzun daha da ileri gitmesi için tüm kaynaklarımızla destek sağlıyoruz. Bu kapsamda, önceliklendirdiğimiz konulardan biri de kültür ve sanat alanındaki projeler, çalışmalar.” dedi.
Akbank’ın kurulduğu günden bu yana kültür ve sanata destek verdiğini söyleyen Suzan Sabancı, “Sanatın sorgulayan, farklı ve yaratıcı görüşlerin oluşmasına ilham veren, geleceğin şekillenmesine zemin hazırlayan bir yönü var. Biz de bunun toplum geneline yayılması, ülkemizde daha fazla insanımızın dünyadaki güncel sanat etkinliklerine ulaşmasını için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türkiye’nin de dünya sanat haritasında öncü konumda olmasını arzuluyoruz. Bu vizyonu sanatı ve sanatçıyı daha da fazla destekleyerek, dünyanın önde gelen sanatçılarını ülkemize getirerek ve Türk sanatının yurtdışında daha da fazla tanıtılmasını sağlayarak gerçekleştirmeye çalışacağız. Bugün dünyada çağdaş sanattan söz edildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olan Anish Kapoor’un eserlerini Türkiye’deki sanatseverlerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Anish Kapoor gibi dünyanın önde gelen sanatçılarının etkinliklerinin ülkemizde gerçekleştirilmesi, ülkemizin dünyanın başlıca uluslararası sanat merkezleri arasında yerini alabilmesine de vesile oluyor. 2013 yılı bankamızın 65. kuruluş yıldönümü. Bizim için önemli bu seneyi eserleriyle dünyayı şaşırtan, yaşayan bir deha olan Anish Kapoor’un İstanbul'a, Türkiye'ye bırakacağı izle pekiştirmeyi seçtik.” dedi. Türkiye’nin önünde 2023 hedeflerinin bulunduğunun altını çizen Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, “Ancak bu hedeflere sadece ekonomik performansımızla değil, kültür, sanat, spor gibi diğer alanlardaki zenginliklerimizle, başarılarımızla da ulaşacağız. Unutmayalım ki kültür ve sanat bir toplumun geleceğe bırakacağı en önemli mirastır. Ancak bu alanda da katetmemiz gereken çok yol var.” dedi.
Türkiye’nin en değerli şirketlerinden biri olan Akbank’ın sahip olduğu bu gücü varolduğu toplumun geleceğine yönelik projelerde değerlendirdiğini söyleyen Binbaşgil,“Çalışmalarımızı sürdürdüğümüz alanlardan biri de kültür ve sanat. Kültür sanat alanındaki çalışmalarımız geniş bir perspektife yayılıyor. Buradaki odak noktamız da hepsinin sürdürülebilir ve geniş soluklu olması. Akbank olarak yine sanatseverleri mutlu edecek, onları sanatın farklı ve büyülü dünyasıyla buluşturacak bir diğer etkinliğe imza atıyoruz.
Bankamızın 65. kuruluş yıldönümünü, dünyanın en etkili çağdaş sanatçıları arasında gösterilen Anish Kapoor'un sergisi ile kutluyoruz. Bu büyük sanatçının sergisine destek verirken herkesi farklı düşünmeye ve yaratıcılığa teşvik eden bir organizasyona da imza attığımıza inanıyoruz. Akbank olarak, sanatı ve sanatçıyı desteklemeye, sanatseverleri dünya çapında önemli sanat etkinlikleriyle bir araya getirmeye devam edeceğiz.” dedi.



Seyhun Topuz: 42 yıldan Bir Seçki: 1971-2013

Yer: Elgiz Müzesi
Tarih:  24 Ekim – 27 Aralık  2013
Elgiz Müzesi’nin Süreli Sergi alanında, ülkemizin önde gelen çağdaş sanatçılarından Seyhun Topuz’un 42 yıllık sanat hayatı boyunca minimalist tavrı ve geometrik formları kullanarak realize etmiş olduğu sanat eserlerinden bir seçki Elgiz Müzesi’nde gösterime sunuluyor.
Kişiliğinin bir aynası olarak nitelendirilebilecek bir titizlikle gerçekleştirilmiş bu özgün ifadelerin, samimi, renk ve formların yalınlığı ile ortaya çıkmış soyut biçimler izleyiciye sanatçının düşünce dünyasında bir gezinti imkanı sağlıyor. Sergi 27 Aralık’a kadar izlenebilir


    Erol Akyavaş – Retrospektif    

Yer : İstanbul Modern’inTarih: 29 Mayıs 2013 – 1 Aralık 2013İstanbul Modern’in düzenlediği Erol Akyavaş – Retrospektif sergisi, sanatçının 1950’li yıllarda başlayan ve 1990’lı yılların sonuna uzanan yarım asırlık sanatsal birikiminin bir dökümünü çıkartıyor. Sergi, Akyavaş’ın Doğu-Batı sanat ve kültür dünyası arasında kurduğu kendine özgü sentezi, zaman içinde dönüşüm geçiren, tuval üzerindeki perspektif ve mimari düzenlemelerini, insan figürünü merkez aldığı bilinçaltı arayışlarını ve son döneminde dünyanın farklı kültürleri ile hesaplaşmalarını geniş bir çeşitlilik içerisinde bir araya getiriyor. Yaklaşık 290 yapıtlık seçki, Akyavaş’ın modern ve çağdaş sanat arasında üstlendiği öncü ve yaratıcı kimliğe vurgu yapıyor.Türkiye’de doğan, Avrupa ve Amerika’da mimarlık ve sanat eğitimi alan, Doğu sanatlarına ve özellikle de İslam sanatına duyduğu ilgi ile tasavvuf geleneğini sanatının merkezine yerleştiren Erol Akyavaş’ın çalışmaları, 2. Dünya Savaşı sonrası iyice belirginlik kazanan Batı dışı modernlik arayışlarının en yetkin örneklerinden birini oluşturuyor.Akyavaş’ın Doğu ve Batı sanatlarını kendi yorumuyla bir araya getirdiği imge dünyası özgün bir sentez olarak kabul ediliyor. Kübizmden Sürrealizme, İslam minyatürü çizimlerinden tarih öncesi duvar resimlerine, kaligrafi kaynaklı uygulamalardan tek tanrılı dinlerin sembollerine uzanan form ve içerik arayışında Akyavaş eşine az rastlanır bir dil geliştiriyor. Klasik anlamda perspektifin kaybolduğu, resme dahil edilen her imgenin bir anlam sorunuyla donatıldığı ve tasavvufi bir aşkla inşa edildiği bu resimlerde Akyavaş inançla sarıldığı bir dünya kuruyor.


   Ustalarla Buluşma    

Tarih 21 Eylül-20 Ekim
Yer: Küçükçekmece Belediyesi Geleneksel Sanatlar
Küçükçekmece’de gelenekten geleceğe eşsiz bir yolculuk başlıyor. Küçükçekmece Belediyesi Geleneksel Sanatlar Akademisi bir yılı aşan hazırlık aşamasının nihayetinde “USTALARLA BULUŞMA” başlıklı bir sergi ile kapılarını açıyor. Akademi’nin danışman ve eğitimci çalışmalarının yer alacağı sergi; Hat, Tezhip, Minyatür, Ebru, Cilt, Çini, Katı’, Bilimsel Bitki İllüstrasyonu ve Kaligrafi alanlarının en önemli ustalarını da bir araya getirmiş olacak.
Küçükçekmece Belediyesi Geleneksel Sanat Akademisi, bu alanda Türkiye de ilk olacak bir proje ile çalışmalarına başlayacak. Yüzyıllar boyunca ustadan çırağa damıtılarak ve büyük emeklerle bugüne ulaşmış geleneksel sanatların yeni ustalarını “Geleneksel Sanatlar Akademisi” çatısı altında yeni bir sistem ve anlayışla sanat hayatına hazırlayacak. Akademi’de, eğitimlerin yanısıra çeşitli projeler, seminerler ve sergiler düzenlenerek geleneksel sanatların eğitim alanında nitelikli bir merkezi olacaktır.
On dört ayrı dalda eğitim verilecek Akademi’de, her biri kendi alanında ustalaşmış isimler, geleneksel sanata gönül vermiş öğrencilerle buluşacak. Bu nedenle Akademi’nin açılışına da eklemlenmiş olan “USTALARLA BULUŞMA” başlıklı sergi aynı zaman da Akademi kadrosunun öğrenci ve sanatseverlerle tanışma sergisi olacak.
Ustalarla Buluşma da; Alparslan BABAOĞLU, Davut BEKTAŞ, Dürdane ÜNVER, Etem ÇALIŞKAN, Latife AKTAN ÖZEL, Semih İRTEŞ, İslam SEÇEN, Taner ALAKUŞ, Ahmet KOÇAK, Betül ORAL, Ersin YILDIZHAN, Emine NAVRUZ, Uğur TAŞATAN, Hakan DAĞLI, Hülya KORKMAZ, Nazan ILGAZ, Sevgi İRTEŞ YOLDAŞ’ın çalışmaları sergilenecek. Sergi 20 Ekim tarihine dek Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi Sergi Salonu’nda izlenebilir.
- See more at: http://atolyeguzelsanatlar.com/guzel-sanatlara-hazirlik-ve-sanat-haberleri/grafik/#sthash.Eaf2AhCO.dpuf

“DILEMMA” OZAN OGANER

Yer: MERKUR





Tarih : 9 Kasım – 27 Kasım 2012

MERKUR, heykel sanatçısı Ozan Oganer’in galerideki ilk, kariyerindeki üçüncü kişisel sergisi olan “Dilemma”ya ev sahipliği yapıyor. İzmirli sanatçının en son heykel işlerinin yer aldığı sergi, 9 Kasım – 27 Kasım 2012 tarihleri arasında izleyiciyle buluşuyor. Heykel sanatına, dantel, iğne oyası gibi malzemeleri kazandıran sanatçı, bu sergide, kendine özgü tekniğini, alışılmış materyalin yanısıra yeni bir malzemenin sınırlarını zorlayarak genişletiyor.




  Ozan Oganer, şimdiye dek kullandığı dantelin taşıdığı sembolik anlamın ötesine geçerek, malzemeyi hem biçim hem içerik bağlamında dönüşüme uğratıyor. Bu dönüşümün sonunda, yeni malzemesini dantel gibi işleyerek, istemli bir düşünceyle içine düştüğü ikilemi, işlerinin tematik zeminine de yansıtıyor. Bir yanda saflığı, erdemi, felsefi açıdan ilahi düşünceyi temsil eden figürlere, insan ruhunun karanlık ve şeytani olarak nitelendirilebilecek yüzlerini ortaya koyan figürler cevap veriyor. Kompozisyonel olarak birbirlerini tamamlayan figürlere, izleyiciyle iletişime geçen “sürpriz” bir iş de eşlik ederken, fetiş kavramını besleyen küçük detaylar da temayı zihinlerde diri tutmaya yardımcı oluyor. İnsanların gizli dürtülerini ortaya koyan sanatçı, ruhun ikili yanına vurgu yaparken, iki malzeme arasında gidip gelen figürleriyle kendi “Dilemma”sını yaratıyor.
   MERKUR, kendi ikilemlerini keşfetmek isteyen sanatseverleri, başarılı bir heykel sanatçısının malzeme yolculuğuna davet ediyor.



,

 

 

“Kabuk”


Yer:  Nesrin Esirtgen Collection
Tarih : 26 Eylül  - 08 Kasım 2012
    Nesrin Esirtgen Collection, 26 Eylül’den itibaren Mehmet Ali Uysal’ın “Kabuk“ adlı kişisel sergisini sanatseverlerle buluşturuyor. Sanatçı, algının sınırlarını zorlayarak, galeri mekanını yapıta dönüştürüyor.
   Galeri mekanını bir yapıt olarak algılamak; “beyaz küp” olarak algılanan mekanın ideolojisini dönüştürmek için onun yapısına müdahale etmek gerekir. İçerisinde sergilenen yapıtlarla kendi kapalı değerlerini oluşturan bu mekanın kendini bir yapıta dönüştürmek, özel bir statüye sahip bir yapı oluşturmaktan daha anlamlıdır. Aynı zamanda galeri mekanıyla bir hesaplaşma olarak da algılanabilecek bu tavır, zaten kusursuz bir eser algısının zorunlu mekan hissini kırarak, bir yandan onun yapısına müdahale ederken bir yandan da onu dönüştürmek olarak algılanabilir. Kusursuz bir boşluk algısından kendi sürprizlerini yaratan bir mekana dönüşür. Kendini bir yapıt olarak tanımlayarak kutsanmış bir algı olmaktan çok uzlaşmış bir yapıya kavuşur. Bunlar yapılırken mekanın olanakları kendi sürecini belirlemek durumundadır.
   Pürüzsüz beyaz duvarları bir galerinin teni olarak algılanabilir. İçine aldığı her yapıtı asilleştirir ve kusursuz bir gösterişe çevirir. Bunu yaparken sonsuzluk hissi yaratan beyaz duvarlarını kullanır. Bu duvarların dokunulmazlığı söz konusudur. En nihayetinde duvarları, teni ve içindeki yapıtlar ise onu mükemmel gösteren makyajına dönüşür ve gösterişli bir teşhir başlatılır. Genellikle galerilere atfedilen bu olumsuzluk üzerine yapılmış birçok çalışma söz konusudur. Bunlar, galeri mekanının kusursuzluk algısını yıkmak için yapılmış çalışmalardır. Burada Mehmet Ali Uysal’ın yöntemi ise onun bu yapısına yeni bir anlam kazandırma çabasıdır. Bir yandan galerinin teni dediğimiz duvarlarını yapıbozumuna uğratırken, bir yandan da o kusursuz yüzeyini deforme eder. Böylece mekanı kutsayan bir yapıyı alt üst ederken, onu bir yapıta dönüştürerek de onore eder.
    Bir başka açıdan bakıldığında ise galeri mekanları yaşanmışlık algısını sürekli yok eden bir yapıdadır. Her seferinde kusursuz görünmek adına içindeki yaşanmışlık izleri yok edilir. Bir mekan ve yaşayan bir yer olarak her zaman tertemiz bir dokunulmamışlık hissi yaratan alanlardır. Bu durum ise onu ziyaret eden herkes ile arasında bir mesafeye zorlar. Mehmet Ali Uysal’ın galeri mekanının yaşayan bir alan olduğunu savunması da onun bu özellikleri vurgulamasını gerektirmiştir. Böylece galeri mekanında duvarlara yaptığı müdahalelerle, mekanın yaşamsal niteliğini yeniden ortaya koymaktadır. Her mekan bir organizma gibi kendi yaşamsal alanına döner ve bu durumu görmek onu bir yapıt olarak da algılamakla mümkün olur.






“be[n]den” Derya Tevetoğlu / Kişisel Heykel Sergisi


Tarih: 18 -30 Haziran 2012
Yer: Eller Sanat Galerisi
   Sanatçının, ilk kişisel sergisi  “be[n]den” , 18 Haziran 2012 tarihinde Eller Sanat Galerisi’nde sanatseverle buluşuyor.
    Kadın imajını form olarak yorumlayan Tevetoğlu,  bu sergisinde eğitim hayatının son dönemlerinde yaptığı eserlerden oluşan bir seçki ile izleyicinin karşısına çıkıyor.
    Eserlerini; bedenin yeniden anatomik bir tarifinin yapılması, herhangi bir parçasının ya da hareketinin anlatımı yerine, formun olanakları içerisinde dişi kavramını çağrıştıran formları üretmeyi amaçlıyor. Ortaya çıkan formlar anlam kazanmaya başladıkça kadın bedenini çağrıştıracak figüratif izler taşıyan biçimleri insan bedeninin ve dişi kavramının temel özellikleri çerçevesinde oluşturuyor. Form içinde yaratılan boşlukları dişi kavramını sezdirecek şekilde tasarlıyor. Biçimlenen her bir formda amacın bir kadın bedeni tasviri yapmak değil, malzemenin olanakları dâhilinde formu kadın bedenini ve dolayısıyla dişi kavramını sezdirecek şekilde yeniden tasarlamak olduğu düşüncesinden yola çıkıyor.
    18 Haziran Pazartesi saat 18.30’ da açılışı yapılacak olan sergi, 30 Haziran 2012 tarihine kadar Eller Sanat Galerisi’nde izlenebilir.
   Eller Sanat Galerisi : Adres: İstiklal Cad. Postacılar Sok. No:4/A Beyoğlu/İstanbul
“be[n]den”   Derya Tevetoğlu  /  Personal Sculpture Exhibition  
18 - 30 June 2012
Eller Art Gallery 
    The artist’s first personal exhibition, “be[n]den” meets art lovers in Eller Art Gallery on 18th June 2012. Tevetoğlu interprets the woman image as form and stands in front of the audience with a selection composed of works she made during the last period of her education life. 
    Her works aim, instead of remaking an anatomic definition of body, explaining any part or movement, is to produce forms resembling the concept “she” within the bounds of possibility of form. As the forms emerging become meaningful, she forms the shapes with figurative traces which will resemble woman’s body within the scope of the main characteristics of human body and the concept “she”. She designs the gaps created in the form as to make feel the concept “she”. She thinks that for each form the aim is not to define a woman’s body but to redesign the form to make feel the woman’s body, thus the concept “she” within the borders of materials.The exhibition will be opened at 18:30 on 18th June, Monday and can be visited at Eller Art Gallery until 30th June 2012.
    Eller Art Gallery: Address: İstiklal Cad. Postacılar Sok. No:4/A Beyoğlu/Istanbul


Uluslararası Istanbul Kukla Festivali  15’inci Yılını Kutluyor!

Tarih: 3 – 13 Mayıs
Dünyanın en seçkin kuklalarını İstanbul’da buluşturan Uluslararası İstanbul Kukla Festivali bu yıl 15’inci yılını 15 farklı ülkeden seçkin grupları ağırlayarak kutluyor. 3 – 13 Mayıs arasında pek çok farklı mekanda düzenlenecek festival kapsamında iki sergi , konferans ve workshop ta yer alıyor.
İstanbul’u yıllardır rengarenk bir kukla şölenine çeviren Uluslararası İstanbul Kukla Festivali bu yıl 15’inci yılını kutluyor. Cengiz Özek’in Sanat Yönetmenliğinde 3 – 13 Mayıs arasında gerçekleştirilecek festival, masa kuklasından ipli kuklaya, gölge oyunundan video performanslarına, gelenekselden moderne, zengin içeriğiyle seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor.
15’inci Uluslararası Kukla Festivali bu yıl, yaptığı araştırmalarla ‘Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun genç kuşaklara kalmasını sağlayan ve ‘Karagöz’ adlı kitabıyla Karagöz geleneğini ölümsüzleştiren ünlü edebiyatçı Cevdet Kudret anısına düzenleniyor. Ayrıca festivalin Onur Ödülü günümüzün en iyi tasvir yapımcıları arasında yer alan ve kukla sanatını yeni kuşaklara sevdiren Ali Kıyak’a verilecek.
Festival bu yıl 13 Ülkeyi Konuk Ediyor
Kukla Festivali 15’inci Yılında 13 ülkeden seçkin gruplarla Mayıs ayında Fransız Kültür Merkezi, İtalyan Kültür Merkezi, Kukla İstanbul, Kozzy Kültür Merkezi, AFL Kültür Merkezi-Göztepe,Caddebostan Kültür Merkezi, Kenter Tiyatrosu, Pera Müzesi, Oyuncular Sahnesi, Maya Sahnesi, İstanbul Metrosu – Taksim girişi, Halkalı Kültür ve Sanat Merkezi, Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi Forum İstanbul, Başakşehir Kültür ve Sanat Merkezi, Marmara Forum ve İstanbul sokaklarında şehri renklendiriyor.
Festival, İtalyan Kültür Merkezinde İtalya’nın en beğenilen kukla gruplarından Walter Broggine’nin ölmek isteyip, bir türlü ölemeyen kuklanın başına gelen komik olayların  sahnelediği Solo adlı performansla açılışını yapıyor.
Bu yıl birbirinden çok özel grupları ağırlayan festivalde ABD’den Company Scoot Land modern varyete şovu, Kolombiya’dan El Bau de la Fantasia masa kuklası tekniği, Peru’dan Jose Navorro yerel özelliklerini içinde barındıran ipli kukla tarzındaki A la Carte adlı varyete, kuklanın başkenti sayılan Çek Cumhuriyeti Prag’tan Karromto grubunun ipli kukla tekniğindeki inanılmaz görsellikteki sirki, Hollanda Lichtbende adlı grubun dev ekranda şiirsel gölge oyunu, Singapur’dan Mascots and Puppets Specialists grubun pırıltı ve ışıltılarla dolu varyete tekniğindeki gösterisi, Fransa’dan insan ve kukla ilişkisini mükemmel bir görsellikle seyirciyle paylaşan Rue  Barree grubu, Romanya’nın köklü kukla tiyatrolarından Tandarica’nın Voltaire’in Candite adlı eserinden hareketle hazırladıkları, büyüklere yönelik, zaman zaman cinsellik kokan, eğlenceli oyununu, Şili’den Teatrapo grubunun tango yapan şuh ve cilveli kuklası, İspanya’nın Titeres Cachirulo grubundan masa kuklası tekniğinde enerjik kuklaları Ole Ole yer alıyor.
Festival Çin Yılı’nda Pekin Gölge Tiyatrosunu Konuk Ediyor
Ayrıca bu yıl ülkemizde Çin yılı olması nedeniyle Pekin Gölge Tiyatrosu, festivale çok özel bir gölge oyunuyla konuk oluyor. Türkiye’den ise Tiyatro Tem, Alem Buysa Kral Übü ve Lahana Sarma, Ahşap Çerçeve, Dona Rosita’nın Dokunaklı Güldürüsü, Hamlet, Semaver Kumpanya’dan uzun yıllardır sahnelerde kalan Hoca Nasrettin, Bülent Aksu’dan modern bir Karagöz uyarlaması, Kültür AŞ. Gösteri Sanatları merkezinin sahnelediği Leyle ile Mecnun adlı halk hikayesini , Trup adlı grubun son oyunu Küçük Bir Kukla Süiti, Tiyatro Yeniden’den Küçük Prens ve Çiçek’i, Cengiz Özek gölge tiyatrosundan dünyada bir çok ödüle layık görülen, Büyülü Ağaç ve Çöp Canavarı adlı modern yaklaşımlı Karagöz gösterileri yer alıyor.
İki Sergi İki Konferans
Festival kapsamında, Cengiz Özek’in özel koleksiyonundan seçkiyle Endonezya gölge tiyatrosunun seçkin örneklerinden oluşturulan ‘Java’nın Sülieti’ Forum İstanbul’da ilgilileriyle buluşuyor. Dünyanın en tanınmış kuklacılarının fotoğraflarını çekerek büyük ve önemli bir fotoğraf arşivi oluşturan Mario Foli, Ülkemizden de Hayali Torun Çelebi ve Cengiz Özek’in fotoğraflarını arşivine eklemişti…İşte bu büyük Fotoğraf sanatçısının çalışmalarını merak edenler için Mario Foli-Kukla ve Kuklacı başlıklı segisini İstanbul Taksim metrosunda yürüyen yol katında görebilecekler..
Konferans kapsamında ise festivalin konuğu  Romanya’dan Mrs. Carmen Stanciu . ‘Dünya Kuklası’ üzerine vereceği Konferans Mimar Sinan Üniversitesi Sahne Dekorları ve Kostümü bölümünde gerçekleşerek festivali renklendirecek.



       KORAY ARİŞ ( Retrospektif Sergi )       


Yer:İş Sanat Kibele Galerisi  ( İş Kuleleri )
Tarih: 26 Nisan - 09 Haziran 2012
İş Sanat Kibele Galerisi, Çağdaş Türk heykel sanatının en önemli isimleri arasında yer alan Koray Arişin 1970’li yıllardan bugüne kadar ortaya koyduğu eserleri kapsayan retrospektif sergisi ‘Devinim ve Denge’ye ev sahipliği yapıyor. Sergide Ariş’in erken dönemde yerleşik figür kullanımına karşı bir alternatif oluşturmak için tasarladığı uzuvları olmayan kötürüm bedenler, 1990’lı yıllarda adından söz ettirmeye başladığı materyali deri olan insan soyutlaması eserleri ve son dönemde izleyicisinin dokunmasıyla sallanan hacıyatmaz benzeri form çalışmaları da yer alacak. Kullandığı malzeme ile tercih ettiği biçimler arasında organik bir ilişki arayan sanatçı, ilerleyen yıllarda sabit, hareket etmeyen heykeller yerine ufak bir ivmeyle devinen yalın formlar gerçekleştirmeye başlar. Bu çalışmalar oyun dünyasının hareketli nesnelerini hatırlatmaktadır. Tüm ayrıntıların ortadan kaldırıldığı, heykeli oluşturan formun alabildiğine yalınlaştırıldığı bu heykellerde, modern bir düşünüş ile hayatın buluşabileceği noktalara işaret edilmektedir. Masalsı ve tarihsel çağrışımları olan bu heykeller, izleyicisini oyuncul bir duyguya davet ediyor.
   Koray Ariş, 1968 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Şadi Çalık Atölyesi’nden mezun oldu. Mezuniyetinin ardından gittiği Roma’da Emilio Greco’nun öğrencisi oldu. 1971 yılında Roma’da kendi atölyesini kurdu. Ertesi yıl ilk kişisel sergisini açtı. Daha sonra eserleri, aralarında Floransa, Belgrad ve Budapeşte’nin de bulunduğu pek çok Avrupa kentinde sergilendi. 1975’te Türkiye’ye dönen Ariş, mezun olduğu Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim görevlisi oldu. 1977 yılında bu görevinden ayrılarak kendi atölyesini kurdu. Sanatçı çalışmalarını İstanbul’da sürdürüyor.


    Göbeklitepe Rüzgarı    
Yer: FMV Galeri Işık Teşvikiye
Tarih: 20 Mart - 14 Nisan 2012
    Usta heykeltraş Erdinç Bakla Anadolu uygarlıklarını yorumluyor
    FMV Galeri Işık Teşvikiye Türkiye’nin önemli heykeltıraşlarından Prof. Dr. Erdinç Bakla’nın “Göbeklitepe Rüzgarı” sergisine ev sahipliği yapacak.
   Türk heykel sanatının önemli ismi Prof. Dr. Erdinç Bakla’nın Anadolu uygarlıkları bağlamıyla 1996 yılında başladığı “Hitit Rüzgarı”, “Troia Rüzgarı”, “Çatalhöyük Rüzgarı” adlı sergiler dizisine 20 Mart’ta Galeri Işık Teşvikiye’de açılacak olan “Göbeklitepe Rüzgarı” sergisi ekleniyor.
   Feyziye Mektepleri Vakfı’na ait Galeri Işık Teşvikiye’de 20 Mart-14 Nisan 2012 tarihleri arasında görülebilecek sergi, Anadolu uygarlıklarıyla heykel sanatının bakış açısıyla bir kez daha tanışmak isteyen ziyaretçilerini bekliyor.
   Heykeltıraş Bakla, Şanlıurfa Göbeklitepe’de kazı alanında başlayan ve iki yıl süren çalışmaların ürünü olan “Göbeklitepe Rüzgarı”nda Göbeklitepe buluntularına çağdaş yorumlar getirerek “T” şeklindeki dikilitaşları birer insan olarak niteleyen eserlere imza attı.
   Dünya’ın hafızası Göbeklitepe buluntularında
   Şanlıurfa’ya 20 km uzaklıkta bulunan Göbeklitepe kazı alanı dünya arkeoloji ve sanat tarihçilerinin ilgi odağı oldu. M.Ö 10.000’lere ışık tutacak yirmi kadar tapınağa ait kalıntılar “Dünya kültür mirası” listesine alındı. Kazı alnının en göze çarpan buluntuları olan T şeklindeki taşlar ise bilim insanlarını şaşırtmayı sürdürüyor. Yaklaşık 200 adedi bulan ve üzerine çeşitli hayvanlar kabartma olarak işlenmiş, 50 ton ağırlığındaki eserler, büyük hayranlık ve ilgiyle karşılanmaya devam ediyor.

Prof. Dr. Erdinç Bakla
  Heykeltıraş Bakla 1939 yılında Erzurum’da dünyaya geldi. 1958 yılında İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu‘na girdi. 1962 ise Mezun oldu ve aynı okula asistan olarak girerek, Hakkı İzet ve Jan Grove’nin asistanı oldu. İlk kişisel sergisini 1967 yılında açan Bakla, Marmara Üniversite’nde öğretim görevlisi olarak hizmet verdi. Sanatı üzerine Prof. Kaya Özsezgin tarafından “Erdinç Bakla” adlı bir kitap da hazırlanan Heykeltıraş, 1996 yılından bu yana Anadolu kültürüne dair çalışmalar gerçekleştiriyor.




“Zaman’ın ve Ben’im Tanıklarım” MEHMET AKSOY


Tarih:9 Mart – 20 Mayıs 2012
Yer: MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi - Mimar Sinan Üniversitesi, Osman Hamdi Bey Salonu
Ben heykeli zamanın ve mekanın "ben" üstünden sesi soluğu olarak düşünüyorum. Dördüncü boyut “zaman”, bilim adamlarının ve sanatçıların yakalamaya ve hatta ispatlamaya çalıştıkları bir şeydir. Bence “zaman” o büyüyen, genişleyen, bizim sonsuz kere sonsuzumuz olan evrenin soluğudur; yakalanamaz, ölçülemez. Sanatçı kendi zamanını kendi gibi yaşarsa, yaşadığı toplumdan ve dünyadan kendini soyutlayamaz. Tersine sorumlu hissediyorsa ve bunu bir enterese grubunun kulu olmadan özgürce ifade edebiliyorsa, zamanı izlerinden yakalamış olur ki o zaman sanatı da zamanın şahidi olur. Gelecek zamana ışık tutabilir, devamlı değişen, farklı biçimlere giren şeylerin; yaşam ve ölüm arasındaki tüm duygu ve düşüncelerin, özünde aynı kalan değişmeyen ve tüm zamanlarda da değişmeyecek olan gerçeği, evrensel olanı gösterebilir. Bu çıplak gerçek, bütün insanlarda etnik kökeni, dini, inanışı ne olursa olsun özünde aynı olan şeyin birleştiricisi, kucaklayıcısıdır; aynı gibi, benim gibi, onun gibi ve sonra giderek benim ile, onun ile farklılıkların iç içe birlikte yaşayabilmesidir. Mesela; "bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım" diyebilmektir Nazım gibi. Ve şekilsel, biçimsel olanı, farklı düşünceleri hiçleyip özdeki aynılığa dikkat çekmektir, birlikte, senin ile, benim ile, onun ile yaşamak ve paylaşmak için sanatı. 50 yıllık sanat geçmişimi gösterecek olan bu sergide, heykellerim zamanın, mekanın ve benim ne kadar tanığım olabilmişlerdir, bunu hep birlikte göreceğiz.
Yer: Mimar Sinan Üniversitesi, Osman Hamdi Bey Salonu -Fotoğrafları:Murat KÜÇÜKKAYALI





Sanatçının diğer eserleri : http://www.mehmetaksoy.com/pPages/pArtist.aspx?paID=627&section=140&lang=TR&bhcp=1&periodID=&pageNo=0&exhID=3268



AZİMET KARAMAN SERAMİK VE HEYKEL SERGİSİ

Yer: Krişna Sanat MerkeziTarih : 05 -30 Mart 2012
SANAT, DOĞA ve MİTOLOJİNİN BULUŞTUĞU NOKTA………
Azimet Karaman; önce insanlığı, tartışılmaz sanatçılığı ve çalışkanlığı ile öne çıkan sanatçılarımızdan……
AHŞAP VE ÇAMUR İLE YAŞANAN  BÜYÜK AŞK
Bu yıl kar; toprağı oldukça uzun süre ile kapattı…ve ağaçları….
Azimet Karaman’ın sergisi; bu kış çok özlediğimiz toprak ve ağacı, üstelikte mükemmel Sanatsal formlara sokulmuş halleri ile bizlere sunuyor….







Saim Bugay’ın 78. yaşı anısına “HAYVAN” Karma Kukla Sergisi


Tarih:1-27 Şubat 2012
Yer: Tophane-i Amire KSM / Tekkubbe Salonu
   Saim Bugay (1934-2008), Türkiye heykelinde kendi kuşağının en önemli isimlerinden biri olarak sanat tarihinde tartışmasız yerini edinmiş bir sanatçı... Heykeltıraş kimliğinin yanı sıra İDGSA’nın (daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi) ekol hocalarından biri olmasıyla bilinir. Ancak pek de bilinmeyen bir özelliği daha vardır: Sahne Dekor ve Kostümü Bölümü’nde Kukla ve Gölge Oyunları Sanat Dalı’nın kurucusu olması… Tekil olarak atölyesinde -çevreye karşı da oldukça müdanasız- heykel üretimini sürdürürken, kukla sanatının öğretilmesi ve geliştirilmesi onun hayatını adadığı başka bir mevzudur.
    Bugay için kukla, diğer görsel sanat dallarında yapılan üretimlerde olduğu gibi tek başına bir sanat eseridir. “Metin anlatıcı” olabileceği gibi tamamen kendi metnini biçiminde barındıran, tek başına bir sanatsal ifade biçimidir.. Hatta Saim Bugay’a göre kukla, “çağın sanatı”dır.
     Bütün dünyanın dinamiğine hayran olduğu ülkemizde sanatın gelişmekte olduğu muhakkak… Kukla gibi önemli ve çağdaş bir sanat dalının bu gelişim içinde yer alması kaçınılmaz. Türkiye için henüz genç ve yabancı bir sanat dalı olan kukla sanatının tanınması ve kullanımının yaygınlaşması sağlamak gerekiyor. Diğer sanat dallarında olduğu gibi kukla, çağın ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte gelişen bir sanat dalıdır. Bilindiği üzere dünyada görkemli ve kalabalık gösterilerde yoğun olarak kukla kullanılmaktadır.
    Saim Bugay’ın bütün bunları bizlere öğreterek büyük çabalarla başlattığı ve geliştirdiği kukla eğitimini teşvik etmek, kuklanın sektörel ve sanatsal varoluşunu yaygınlaştırmak ve dolayısıyla genç kuşakları bu sanat dalı üzerinde eğitim görmeye ve üretmeye teşvik etmek başlıca amacımız.
   Usta, hoca, sanatçı Saim Bugay’ın, Şubat ayındaki doğum yıl dönümüne denk gelecek etkinliği her yıl gerçekleştirmek ve Bugay’ı layığıyla anmak hedefleniyor. Sergilerin temel prensibi Saim Bugay’ın sanatı, hayata bakışı ve duruşu ile paralel konseptleri ve başlıkları olması...2010 yılının sergisi Bugay’ın sıkça kullandığı “Öyle mi?” sözüyle başlığını bulmuştu. Katılımcılar, tarihe imzasını atmış önemli sanatçılar üzerine yorumlar yaptıkları eserlerini sergilemişlerdir.
   Bu yılki sergini başlığı ve konsepti “HAYVAN”...
   Bugay, sanat hayatının son döneminde insan figüründen tamamen vazgeçerek hayvan figürüne dönmüş, hayvan temalı işler üretmiştir. Kuklanın hayat içinde kullanımına dikkat çekerken Tophane-i Amire binasının da yapısal imkanlarından faydalanmak için mekan-yapıt ilişkili işler üretilecek serginin önemi, Tophane-i Amire binasının kültürel olarak çok merkezi bir bölgede olması, binanın tarihi önemi ve dokusu ile artırıyor.

Seçkin Pirimin? Disiplin Fabrikası?


Yer: Borusan Müzik Evi'nde
 Tarih:05 -27 Aralık
Seçkin Pirimin? Disiplin Fabrikası? adını verdiği son dönem heykel çalışmaları05 Aralık- 27 Aralık tarihleri arasında Borusan Müzik Evi'nde, sergiye paralel olarak ürettiği kağıt işleri de aynı tarihler arasında MERKUR?de izlenebilecek.
Seçkin Pirim ilk defa bu sergide kendi sınırlarını zorlayan büyük ebatlıheykellerini sergiliyor. Sanatçı heykellerini hayatı iki tarafından da yaşayan, bir tarafı daha kaygan ve özgür, diğer tarafı daha düzenli ve sistematik katmanlardan oluşturuyor.
Pirim?in eserlerine genel olarak baktığımızda doğaya referansta bulunmak yerine hayatlarımızın makineler, bilgisayarlar ve robotlar üzerine temellendiği ve onlara dayandığı endüstri sonrası dünya ile bağlar kurmuş gibidir. ?Disiplin Fabrikası?nın eserleri ise öncekilerden daha soyut ve kendilerine gönderme yapmaktadır.
Sanatçı Disiplin Fabrikası serisini; ?Katmanlardan oluşan işlerdeki her bir katman bütüne hizmet eden bir birey. Formlar, dış konturları çizilmiş bir bütünün içinde hareket etmekte. Sosyolojik ve politik açıdan yaşam içerisinde bize verilen ya da çizilen konturlar doğrultusunda hareket etmeye çalışıyoruz. Disiplin Fabrikası bu zorunlu ve seçeneksiz bırakılmaya çalışılan yaşamın etkilerini barındırıyor, ama diğer yüzeylerinin katmansız ve kaygan olması,bunun aksini yaşamak istemenin verildiği savaşı anlatmakta? diyerek açıklıyor.
Sergi için özel hazırlanan ve Umur Yayınları Sanat Dizisi tarafından yayınlanacak olan kitapta, Marcus Graf?ın Seçkin Pirimle yaptığı röportaj ve yeni eserlerin değerlendirmesi yer almaktadır.
Seçkin Pirimin? Disiplin Fabrikası? adını verdiği son dönem heykel çalışmaları05 Aralık- 27 Aralık tarihleri arasında Borusan Müzik Evi'nde, sergiye paralel olarak ürettiği kağıt işleri de aynı tarihler arasında MERKUR?de izlenebilecek.
Seçkin Pirim ilk defa bu sergide kendi sınırlarını zorlayan büyük ebatlıheykellerini sergiliyor. Sanatçı heykellerini hayatı iki tarafından da yaşayan, bir tarafı daha kaygan ve özgür, diğer tarafı daha düzenli ve sistematik katmanlardan oluşturuyor.Pirim?in eserlerine genel olarak baktığımızda doğaya referansta bulunmak yerine hayatlarımızın makineler, bilgisayarlar ve robotlar üzerine temellendiği ve onlara dayandığı endüstri sonrası dünya ile bağlar kurmuş gibidir. ?Disiplin Fabrikası?nın eserleri ise öncekilerden daha soyut ve kendilerine gönderme yapmaktadır.Sanatçı Disiplin Fabrikası serisini; ?Katmanlardan oluşan işlerdeki her bir katman bütüne hizmet eden bir birey. Formlar, dış konturları çizilmiş bir bütünün içinde hareket etmekte. Sosyolojik ve politik açıdan yaşam içerisinde bize verilen ya da çizilen konturlar doğrultusunda hareket etmeye çalışıyoruz. Disiplin Fabrikası bu zorunlu ve seçeneksiz bırakılmaya çalışılan yaşamın etkilerini barındırıyor, ama diğer yüzeylerinin katmansız ve kaygan olması,bunun aksini yaşamak istemenin verildiği savaşı anlatmakta? diyerek açıklıyor.Sergi için özel hazırlanan ve Umur Yayınları Sanat Dizisi tarafından yayınlanacak olan kitapta, Marcus Graf?ın Seçkin Pirimle yaptığı röportaj ve yeni eserlerin değerlendirmesi yer almaktadır.Fotoğraflar:Murat KÜÇÜKKAYAL


 

Sabrina Fresko - Takılabilir Heykeller Sergisi  


Yer: Simya Galeri
Tarih:7 Ekim 2011-28 ocak2012     Simya Galeri yeni seminerler ve Sabrina Fresko'nun tasarladığı çagdaş takı Takılabilir Heykeller Sergisi ile sonbahara ve İstanbul'lulara merhaba demeye hazırlanıyor.
2011-2012 döneminde takı atölyesinde Sabrina Fresko antik heykelden çağdaş heykele, heykel tarihi, heykelden takıya geçiş konulu bir atölye çalışması gerçekleştirecek. Modern takının çağdaş sanatın paralelinde konu ve duruş sergilemesi takı tasarımının önüne sonsuz bir açılım getirmiştir. “Simya takı atölyesinde bu açılımın izinde şimdiye kadar kimsenin gerçekleştirmediği özgün takılara imza atacağız”. Takı teknikleri tasarımın gerektirdiği zaman ve ölçüde uygulanacaktır.



                  Genç Heykel II                     


Yer: Çırağan Sarayı Heykel Galerisi
Tarihler: 30 Temmuz – 29 Eylül 2011
Genç Heykel II Sergisi Çırağan Sarayı Heykel Galerisi’nde 15 Haziran 2010’da Çırağan Sarayı’nın Doğu Bahçesi’nde açılan Çırağan Sarayı Heykel Galerisi 30 Temmuz’dan 29 Eylül’e kadar Genç Heykel II adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. Çırağan Heykel Galerisi’nin genç heykeltraşlara destek vermek amacıyla bir kez daha Arte İstanbul ile iş birliği yaptığı bu sergide Evren Erol, Cemil Güç, Ayhan Mutlu, Sesil Beatris Kalaycıyan, Serhan Yüksel, Işık Özçelik ve Meliha Sözeri gibi genç heykeltraşların eserleri sergileniyor. Sergi haftanın her günü ve saati ücretsiz olarak gezilebilir.



 5.Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali

Yer : Antalya

Tarih: 4 Haziran -15 Kasım 2011Sergi :1 Mayıs -15 Kasım 2011Kum heykel sanatı son yıllarda dünyada yeni yeni yaygınlaşan özel bir “ephemeral” (geçici) sanat türüdür. Alternatif sanatlar kapsamında yer alan kum heykel etkinliklerinde sadece su ve kum kullanılmaktadır.Bu etkinlikler her yıl yüzbinlerce ziyaretçi tarafından ilgiyle gezilmekte ve düzenlendiği bölgeye ciddi bir hareketlilik kazandırmaktadır.Antalya’da düzenlenen 10’u aşkın ülkeden 40’a yakın sanatçı ve 30 kişiyi bulan teknik ekip ile hayata geçirilen Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali katılımcı sanatçı sayısı, alan genişliği ve kullanılan kum miktarı (7500 ton) ile dünyanın en büyük kum heykel etkinlikleri arasındayer almaktadır.Festival, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Antalya Büyükşehir Belediyesi’ Muratpaşa Belediyesi ve Antalya Gazeteciler Cemiyetinin katkılarıyla Antalya’nın turistik Lara Beach Park Kompleksi bünyesinde düzenlenmektedir.Nisan ayında ön hazırlık çalışmalarıyla start alan festival,sanatçıların 1 Nisan tarihinde heykel yapımına başlaması ile devam etmekte ve 1 Mayıs tada kapılarını sanatseverlere açmaktadır.Festivalin resmi açılış töreni 4 Haziran olarak belirlenmiş ve TC Kültür ve Turizm Bakanlığının organize ettiği gecede festivale destek verenlere plakat töreni düzenlenicektir.2009 yılında düzenlenen festivali yerli-yabancı 120 bin, 2010 yılında düzenlenen festivali 160 bin kişi ziyaret etmiştir. Artık gelenekselleşerek adı Antalya ile bütünleşen etkinlik her yıl artan ilgi ve ziyaretçisiyle Antalya’nın ve Türkiye’nin en önemli kültür-sanat etkinlikleri arasınagirmiştir.Her yıl farklı bir tema ile düzenlenen Uluslararası Antalya Kum Heykel Festivali’nde 2011 teması Hollywood olarak belirlenmiştir. 2011 yılında 7 bin metrekare genişlikteki alanda 10 bin ton kum kullanılarak gişe rekorları kıran unutulmaz Hollywood yapımları ve yıldızlarının devasaboyutlardaki kum heykellerine dünyanın en iyi kum heykeltıraşlarınca şekil verilecek.Sergi alanı gündüz olduğu kadar geceleri de özel ses ve ışık gösterileriyle büyüleyici bir atmosfer sunmakta ve festival birçok etkinlik ile daha da renklendirilmektedir.1 Mayıs -15 Kasım 2011 tarihleri arasında ziyarete açık kalacak olan sergi 10.00-23.00 saatleri arasında gezilebilecek..Kaynak :http://www.larasandland.com

                  20. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı Sergisi      




Yer: santralistanbul
Tarihler: 11 Mart – 19 Haziran 2011
Sergide Fahrelnissa Zeid, Fikret Muallâ, Hakkı Anlı, Abidin Dino, Ferruh Başağa, Selim Turan, Avni Arbaş, Nejad Devrim, İlhan Koman, Mübin Orhon, Adnan Çoker, Burhan Doğançay, Ömer Uluç, Albert Bitran, Yüksel Arslan, Mehmet Güleryüz, Komet, Alaettin Aksoy, Ergin İnan ve Koray Ariş’in eserleri yer alıyor.
İşadamı Öner Kocabeyoğlu’nun özel koleksiyonundan seçilen 20 sanatçının 433 eseri, “XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı 1940-2000” başlığı ile 11 Mart -19 Haziran 2011 tarihleri arasında santralistanbul Ana Galeri’de sergilenecek. Danışmanlığını Ferit Edgü, yerleşimini Metin Deniz’in yaptığı serginin grafik tasarımlarını ise Erkal Yavi gerçekleştirdi.
Santralistanbul Ana Galeri’nin üç katına yayılan koleksiyon,“Figüratif” ve “Soyut” olmak üzere iki temel grupta sergileniyor. Serginin birinci katında, “İki Kuşak Figüratifler” konseptinde Fikret Mualla, Abidin Dino, Avni Arbaş, Mehmet Güleryüz, Komet, Alaettin Aksoy, Ergin İnan, Yüksel Arslan ve Ömer Uluç’un toplam 136 eseri yer alıyor.
Serginin ikinci kata yayılan bölümünde Fahrelnissa Zeid, Nejad Devrim, Albert Bitran, Hakkı Anlı, Selim Turan ve Mübin Orhon’un toplam 186 yapıtı “Paris Okulu Soyut Türk Ressamları” başlığı altında sergileniyor. santralistanbul Ana Galeri’nin son katında da, “Geometri, Işık, Müzik ve Duvarlar” başlığı altında Ferruh Başağa, Adnan Çoker ve Burhan Doğançay’ın toplam 99 yapıtı yer alıyor.
Sergide, 1940-2000 döneminin önemli heykeltıraşlarındanİlhan Koman’ın 3, Koray Ariş’in ise 9 eseri izleyiciler ile buluşuyor.
Serginin danışmanlığını yapan Ferit Edgü, tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, bir serginin başarısının o sergiyi gezenleri durup düşündürtmek, onların sanatçı ve yapıtlarıyla başbaşa kalmalarınısağlamak ve bu yapıtları biraraya getiren koleksiyoncunun kişiliğini, eğilimlerini merak etmelerini sağlamak olduğunu söyledi. Edgü, “Umarız ki, sergiyi görenlerden bir kaçı, ‘Bir sergi gördüm, hayatım değişti’ diyebilir. Çünkü 433 yapıtlık bu sergi, bunu söyletecek bir sergi” dedi.
1950’li yılların Türk sanat tarihinde bir kırılma noktasıolduğuna dikkat çeken Ferit Edgü konuşmasında şunları söyledi:
“Türk resim sanatı, kısa tarihinde ilk kez, 1950’li yıllardan sonra Batı resmini 30-40 yıl geriden izlemeyi bıraktı ve eşzamanlıbir yaratıcılık sergilemeye başladı. Bu sergide eserleri bulunan sanatçılar, 20. yüzyıl modernizminin etkisi altında benimsedikleri ve yarattıkları kişisel dil ile çağdaşları olan Batılı sanatçılarla birlikte bir dönemin sanatınıortaklaşa yaratan evrensel sanatçılardır. Bu sergi, izleyicilerine bu döneme tanıklık etme şansını sunacaktır.”
Yıllar önce aldığı Selim Turan’ın küçük bir guajıyla hayatının değiştiğini ve koleksiyonerliğe başladığını söyleyen Öner Kocabeyoğlu da yıllar boyunca biriktirdiği her biri birbirinden değerli eserleri sanatseverlerle buluşturmaktan büyük mutluluk duyduğunu belirtti. Serginin en önemli özelliklerinden birinin Türk sanatçılarının dünyaya açıldığı 1940-2000 dönemine ait eserlere yer verilmesi olduğunu hatırlatan Kocabeyoğlu, “Bu sergi ile bana yepyeni bir dünyanın kapılarını açıp mutluluk veren sanatçılarımıza olan borcumu ödemek istedim” dedi

    Suya Yazılan Hikaye - Fuat Başar Ebru Sergisi       

Tarih : 20 Mayıs-20 Haziran 2011
Yer:Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkez
    Estetik hafızamızın silinmez imzası ve medeniyetimizin en estetik sanatlarından biri olan Ebru Sanatı’nın en ünlü isimlerinden Fuat Başar’ın ebru sergisi Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde sanatseverlerle buluşuyor.
    Ulusal ve uluslar arası dört yüz sergiye imza atan ünlü ebru sanatçısının 33 çalışması düzenlenecek olan sergide yer alıyor.

     Fuat Başar Kimdir?
     1953 yılında Erzurum’da dünyaya geldi. İlkokulu Köprüköy ve Çat’ta, Ortaokul, lise ve tıp tahsillerini Erzurum’da yaptı. Tıbbiye öğrenciliği döneminde (1976) hat sanatıyla tanıştı. 2 yıl kadar marangoz kalemi ve ağaç dallarıyla yazı çalışmaya gayret etti. Fakat bunlarla yazı sanatı icra edilemiyordu. Erzurum’un eski evleri sökülürken çıkan saz kamışlarını kullandı. Bunlar da zayıf olduğu için netice elde edilemiyordu.

    1978’de bir kamış kalem ve Uğur Derman’ın adresini buldu. Uğur Derman’ın himmet ve yardımları ile yazı sanatını ilerletmeye çalıştı. Yazının başkenti olan İstanbul’da olmaksızın bu sanatın öğrenilmesinin mümkün olmadığını anladığından İstanbul’a ulaşmaya niyet etti





             İstila  – THE INVASION     

Yer : MAC ART GALLERY
Tarih : 04 Mayıs-15 Haziran 2011
    İstila kelimesi “Bir ülkeyi silah gücüyle ele geçirme” karşılığını taşımakla birlikte “yayılma, kaplama, sarma, bürüme” anlamlarını da taşımaktadır. Bu anlamlar üzerinden bakıldığında istilanın boyutları çok katmanlıdır; direkt bir eylem özelliği taşıyan istilanın ikinci bir yüzü vardır: “gizli istila”. Gizli istila, farkında olmadan hayatınızın her alanına sızan ve kuşatan kültürel bir eylem türüdür, Sessiz sedasız yaşamınızın odağına yerleşir, siz farkında bile olmadan tüm savunma mekanizmanızı pasifize eder ve güncel yaşam pratiğinizde tüm eylemlerinizi belirleyen bir çerçeve oluşturur.
    İstilacı ve istila edilen iki ayağıdır istilanın. Bir istilacının doğrudan kullandığı silahlar, en ilkel baltadan günümüzde kullanılan lazer güdümlü füzelere kadar uzanan geniş bir yelpazeyi içerir: “Öldürebildiğin kadar öldür ve istila et” İstila edilen ise eylemin direkt tanığıdır. Gizli istila ise bir takım gizli nesnelerin, yaşam kültürüne saldırısı ile ortaya çıkmaktadır. Bu noktada istilacının kimliği örtük, istila edilen ise saldırıya açıktır: “Yaşatabildiğin kadar yaşat ve istila et”
    Önemli olan nokta, nasıl yaşattığındır. Günümüzde savaş her yerde, istila da her alanda kendini göstermektedir. Sun Tzu’nun “Savaş sanatı”nın 20. yüzyılın sonlarından itibaren ekonomi ve iş dünyasında da kullanılmakta olması, savaş stratejilerinin gizli istila yöntemlerinde de kullanılması durumunun açık kanıtıdır.  
    Bu kavramlar üzerinden yola çıkılarak hazırlanan “istila” konulu sergi; kültürel alanda hayatın her alanına nüfuz eden gizli istilaya vurgu yapmakta ve bu yolda kullanılan bazı silahlar, yöntemler ve sonuçları, yapıtlar üzerinden bir takım eğretilemelerle tartıştırmayı amaçlamaktadır. Bu tartışmalar bir deşifrasyonu içermekten çok gizli, istilaya dair seçilmiş ipuçlarıyla gerçekleştirilmektedir.

    Sergide yer alan işler ipuçlarının, Gratel’in kaybolan ekmeklerinin değil, dönüş yolunun bulunabilmesi için izlenebilecek zamana düşülmüş taşlar olabilmesini hedeflemektedir.
































     Temelinden yıkımına İnsanlık Anıtı'nı görüntüledi  


Yer :Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ndeki
Tarih: 16-27 Mayıs 2011
   Mehmet Aksoy'un Kars'ta yaptığı İnsanlık Anıtı, Başbakan'ın 'ucube' tanımlamasının ardından şu günlerde yıkılıyor. Heykelden geriye kalan ise fotoğrafçı Hürü Kaya'nın belgesel kareleri... 16-27 Mayıs arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ndeki sergide görebilirsiniz.
    Hacettepe Üniversitesi'nde kimya okurken fotoğrafla tanışır Hürü Kaya. Heyecanla kaydını yaptırdığı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nin fotoğraf bölümünden 2000'de diplomayı alır. Kendisi halen aynı üniversitede araştırma görevlisi. 'Bozkırda' adıyla yürüttüğü fotoğraf projesinin ardından Türkiye'nin sosyal-kültürel yaşamında öne çıkan insanların portrelerini çekmeye karar verir.
2008'de isim listesi oluşturup peşlerine düştüğü kişilerden biri de heykeltıraş Mehmet Aksoy'dur. Heykeltıraşın fotoğrafını çekmek istediğinde, 'Evet çekebilirsin ama ben işimin başındayken çekilmeyi isterim. İki yıldır uğraştığım bir proje var, onunla ilgilenirken çekebilirsin beni, benim için de güzel olur' cevabını alır. Aksoy'u Beykoz'daki atölyesinde ziyaret etmenin güzel bir fikir olabileceğini düşünürken, çalışmanın Kars'ta sürdüğünü öğrendiğinde önce keyfi kaçar. Ailesinden ve işlerinden fırsat bulup Türkiye'nin öbür ucuna gidip gelmek kolay değildir ama aynı zamanda heyecan verici görünür. Heykelin önemi ve büyüklüğü nedeniyle bu işi ayrı bir proje biçiminde çalışabileceğini düşünüp, aradan fazla zaman geçmeden uçak biletini ayırtır.

   UÇAK BİLETLERİNİ HEP ERTELEDİ
   Hürü Kaya, heykeltıraş Mehmet Aksoy'un 2006'da yapmaya başladığı İnsanlık Anıtı heykeliyle iki yıl sonra böylece tanışmış. Aslına bakarsanız Kaya'nın aradaki iki yılda fazla şey kaçırdığı söylenemez. Zira maddi kaynak ve organizasyon eksikliğinden dolayı çalışmalar fazlasıyla yavaş yürürken, heykeli görmeye gittiğinde henüz ancak bacaklarının yerleştirilebildiğini görmüş. O günden bugüne dört farklı zamanda Aksoy'u ve heykelini çekmeye giden Kaya'nın fotoğrafları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın heykeli 'ucube' biçiminde tanımasıyla daha fazla önem kazanmış durumda. Mutlaka duymuşsunuzdur; Başbakan'ın 'ucube' çıkışının ardından 35 metre boyunda ve 350 ton ağırlığındaki devasa heykel şu günlerde yıkılıyor.

   BAŞBAKAN, AKSOY'U TANISA...
   Heykelin yapım aşamasındaki aksaklıklar, zorluklar Kaya'nın programı üzerinde de karşılığını bulmuş. İstisnasız biçimde önceden aldığı uçak biletlerini, ya hava koşullarından ya da heykelin yapımında bir ilerleme olmadığı için hep bir sonraki tarihe ertelemek zorunda kalmış. Bu zahmetli çalışmanın kendisini fotoğraf projesine, heykele ve Aksoy'a daha fazla yakınlaştırmasından olsa gerek, yıkılma kararını duyduğunda hayal kırıklığına uğradığını söylüyor. Başlangıçta fotoğrafları anıtın altında yapılacak müzede sergilemeyi ve bir kitabını çıkarmayı düşünüyormuş. Şimdiyse söz konusu fotoğrafları ne yapacağı hakkında fazla konuşmak istemiyor.
Yıkım kararı hakkındaki fikri; Başbakan'ın 'ucube' tanımlamasının herhangi bir estetik kaygıyı içermediği yönünde... Hem Başbakan'ın tanımlamasında hem de yıkım kararında politik kaygıların gözetildiğini düşünüyor; 'Mehmet Aksoy'u biraz tanısaydı, hem kişiliğinin hem entelektüel birikiminin farkına varsaydı böyle bir şey söylemezdi sanırım.'
Kaya'ya heykelin estetik değeri hakkındaki fikrini sorduğumuzda bu konuda değerlendirme yapacak kadar uzman olmadığını, bir izleyici olarak fikrini ise ancak heykelin tamamlanmış halini gördükten sonra açıklayabileceğini söylüyor; 'Bitmemiş bir eser hakkında değerlendirme yapmanın, hüküm vermenin bir anlamı yok. Bir ressamın resmine henüz yarısındayken bakıp değer verebilir misiniz?'

   OSMANLI'NIN MEZAR TAŞLARI
   Buna karşılık Aksoy'la mesai yapmış biri olarak, heykeltıraşın İnsanlık Anıtı'nı farklı okumalara açık biçimde tasarladığını fark etmiş Kaya. Bu okumalardan biri savaşın yıkıcılığı ve ölümcül yanıyla ilgili; Kars'ta bulunmasına karşın ve Ermenistan topraklarından da görünen devasa heykel, uzaktan bakıldığında Osmanlı mezar taşlarını anımsatır biçimde tasarlanmış.
Kaya'ya yıkılma kararından önce Karslıların heykele nasıl yaklaştığını sorduğumuzda, herkesin bu işin politik yanının farkında olduğunu söylüyor; 'Heykelin civarında gecekondu mahallesi var, çocuklar heykelin çevresini oyun alanı olarak görüyorlar. Yıkımdan bir-iki gün önce gittiğimde bir muhabirle o mahalleyi ve Kars'ı gezip insanların fikrini dinledik. 'Yıkılsın' diyenlerin gerekçesini merak ediyordum ama öyle konuşan birine rastlamadık açıkçası. Herkes heykeli AK Parti'nin kendisinin yaptırdığını ve yine kendi kararıyla yıktırdığını düşünüyor.'
Kaya'nın bundan sonrası için yapmak istediği tek şey, eğer belediyeden izin alabilirse, heykel tamamen yıkılıp parçaları depoya kaldırıldığında son bir kare çekmek.
Kaynak: http://www.aksam.com.tr/temelinden-yikimina-insanlik-anitini-goruntuledi--40414h.html


    Máximo González ‘Bir Şeye Cevap Niteliğinde Bir Şey’ 
   

 Yer: Artane - Cihangir
  Tarihler: 18 Mart – 28 Mayıs 2011
  Arjantinli sanatçı Máximo González tedavülden kalkmış paralara yeniden hayat veriyor.
   Artane, son 2 yıl içinde gerçekleştirdiği sergilerde ortak bir tema haline gelen “yeniden kullanım” ve “geri dönüşüm” fikirlerini temel alan eserleriyle Arjantinli önemli sanatçı Máximo González’e ev sahipliği yapıyor.
    Máximo González, insanların yarattığı şeylerin kullanımı ve kullanışsız hale geldiklerinde nasıl atılabilecekleri üzerine düşünmemizi sağlıyor. Farklı enstalasyon ve objeler yoluyla, atılmış veya sembollerinden ve tarihlerinden arındırılmış materyallerle bizi yüzleştirerek bir yansıma egzersizine zorluyor. Onları yeni bir şey inşa edebilmek için birleştiriyor, kaybolmuş değerlerini en ince ayrıntısına kadar geri getiriyor ve yeniden harekete geçiriyor.
   Para üretimi sırasında kağıt paraların kesilmiş kenarlarından yapılmış büyük kumaş parçaları görürüz. Bu çöpe atılacağı, yakılacağı veya endüstriyel bir işlemle geri dönüştürüleceği beklenen kenar parçalar –öyle olmaz- birleşir ve bir dokumaya dönüşür.
   Tedavülden kaldırdığı diğer banknotlar, kendi özellikleri dahilinde (desen, numara, renk) parçalara bölünerek, bir ağacın görülebileceği bir kolaj için yeniden inşa edilirler; yaşamıyor gibi dursa da büyümeye mahkum, kışın dalları çıplak kalmış, ilkbaharda yeniden çiçek açacak bir ağaç…
    Geçmişten gelen politik propaganda, doğanın ve geçen zamanın getirdiği süreçte bir sera görevi görür.
   Bugünlerde çocuk eğitiminde geçersiz sayılan ama diktatörlük zamanlarında Latin Amerikalı çocukların eğitiminde kullanılan çizimler, duvarda yeniden hayat kazanır, devasa bir biçimde; ve animasyon tekniği sayesinde savaşa gitmeye hazır bir fare filosuna dönüşür.
   1. Dünya Savaşı’ndan kalma bir borazan ve sanatçının ilk manzara resimlerini boyarken kullandığı bir yağ kutusundan yuvarlak, rengarenk meyvalarla dolu (aslında bunlar “sıfır”lardır) küçük bir dal büyümeye başlar.
   Benzinin tükenmesiyle yakın gelecekte işe yaramaz hale gelecek olan otomobillerin içine, insanoğlunu besleyebilmek için meyva ve sebze ağaçları ekilir.
   Tedavülden kaldırılmış, durdurulmuş herşey, varoluşun temel prensibi olan “hayatta kalma”ya bir yanıt niteliğinde; doğanın seyrine beklenmedik veya uygun bir şekilde yeniden harekete geçirilir


Minyatür Buluşmaları...   
  Dünyaca Ünlü Seramik Sanatçısı Sadi Diren Galeri Işık Teşvikiye’ye Konuk Oluyor   



Yer     : Galeri Işık Teşvikiye
Tarih : 28 Aralık 2010 - 22 Ocak 2010
Seramik sanatının usta isimlerinden Sadi Diren’in yıllardır süren sessizliği 6 yıl sonra hazırladığı ilk temalı sergisi “Seramik ve Cam” ile bozuluyor. Son olarak 2009 yılında açtığı retrospektif sergisiyle izleyicileriyle buluşan Diren, Galeri Işık Teşvikiye’de 28 Aralık 2010, Salı günü açılacak olan sergisinde bir yenilik sunuyor ve seramik yapıtlarının yanı sıra, ahşap çerçeveler içine yerleştirilmiş cam panoları devreye sokuyor. Sergi, 22 Ocak 2011 tarihine kadar ziyarete açık kalacak.
60 yıllık sanat yaşamı boyunca uluslararası galerilerde 40’ın üzerinde sergi açan Sadi Diren, kendi biçimlerinden yola çıkarak gerçekleştirdiği özgün baskılardan ve farklı malzemelerle oluşturduğu heykellerde de aynı ustalığı sergiliyor. Sanatı bir bütün halinde ele almanın önemine değinen ve ulaştığı dikkat çeken kariyerle yetinmeyen sanatçı, her an yeni bir alanı denemekten kaçınmıyor, öğrenmekten ve bu öğrendiklerini mükemmelleştirmek kaygısından hiç vazgeçmiyor.
Sanatçı ve sanat eleştirmeni Emre Zeytinoğlu, Sadi Diren için “Onun yaşam öyküsüne göz attığımızda, sanatçılığın ve zanaatkârlığın, endüstrinin ve eğitimciliğin, yöneticiliğin ve sürekli öğrenciliğin, kariyerlerin ve kariyerleri hiçe sayışların, hedeflerin ve geri dönüşlerin, umutların ve umutsuzlukların, olanaksızlıkların ve mucizelerin vb. iç içe geçtiğine tanık oluruz. Sadi Diren’i tanımlayabileceğimiz tek bir tümce varsa, o da hem yaşamını hem de bu bağlamdaki sanatını, bir “oyun ciddiyeti” ile sürdürdüğüdür; yaşamının ve sanatının kurallarını koyan ve istediği zaman da o kuralları özgürce değiştirebilmeyi göze alan o’dur çünkü.” diyor.
Sadi Diren Hakkında
Işık İlköğretim okulundan mezun olan Sadi Diren, 1952 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Seramik Bölümünü bitirdi. Eğitimine Almanya'da devam eden sanatçı, aynı zamanda endüstri tasarımcısı olarak çalıştı. 1964'te Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyeliğine getirildi ve 1970 yılında Profesör ünvanını aldığı MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi’nde uzun yıllar dekanlık yaptı.
Yapıtlarında eski ve köklü Anadolu seramiğinin özellikleri görülen Sadi Diren, yarısı yurt dışında olmak üzere birçok sergi açtı. Kimi yapıtları, Düsseldorf Hetjent Museum ve Türkiye'de Devlet Resim ve Heykel Müzesi'ne alınan Diren, 1991 yılında Devlet Sanatçısı unvanı aldı. Sanatçı, İş Sanat Kibele Galerisi’ndeki toplu sergisi ile 2009 Sedat Simavi Görsel Sanatlar Ödülü'nü aldı.
Fotograflar : Murat KÜÇÜKKAYALI



 



Abdulkadir Öztürk’ün heykel sergisi  

Yer    : Tem Sanat Galerisi
Tarih : 04-31 Ocak                                                    
     Abdulkadir Öztürk’ün heykellerinde  boşluk hiçbir zaman sınırlı değildir. Sonsuzluğun bir bütün oluşu heykellerde boşluğun içinde yer alır; boşluğun heykel içine girişi formlarla sonsuzluğun bütünleşmesini sağlar.
     Heykellerdeki ifadeler farklılık içerisinde insanların yaşam biçimlerini anlatır; dolayısıyla, zaman ve boşluk içinde kaybolmazlar. Öztürk heykellerini çağdaş formlar içinde çözümler; iç boşluklara anlamlar yükler. Dış bükeylerde ışığı yüzeylere yayar ve keskin çizgiler heykellerin derinliklerinden diğer yüzeylere geçer, boşluklar içinde ışıklar heykele yansır. Heykelde estetik anlatımlar  insana huzur verir, onu doyuma ulaştırır. Sanatçı heykelin plastik değerlerini çok önemser.
  Çok değişik malzemeyi aynı mükemmellikte işleyen Abdulkadir Öztürk’ün, sergide, bronz, serpantin taşı ve ağaç heykelleri yer alacaktır.  Yontudaki başarısını tuvallerde de sürdüren sanatçının yağlıboya tabloları da bu sergide sanatseverlerin beğenisine sunulacaktır.
Kaynak –Fotoğraflar :    Tem Sanat Galerisi


                 Y.Bahadır Yıldız " preslenmiş ve kurutulmuş "         


Yer : Galeri apel -Beyoğlu
Tarih :18 Aralık 2010 – 15 Ocak 2011
İktidarların sağlamlaşmak için ya da iktidar olmanın doğasından ötürü çevresine uyguladığı
yoğun pres, üzerimize gündelik tahakkümü bulaştırdı.
Tahakküm, sıradan, refleks bir davranış olarak konuşmalarımıza, ilişkilenmelerimize ve gündelik ayrıntıların içine yerleşip, diğerinin içindeki cerahate sebep oldu.
çimizdeki bu irin; kurur, büyür ya da bulaşır
w.galleryapel.com                                                                Fotograflar : Murat KÜÇÜKKAYA






 Tobias Rehberger “Büyük Bir Kentteki Küçük Problemler                    


 Tarih :26 Kasım 2010 – 08 Ocak 2011
Yer : Akbank Sanat
1966 yılında doğan Frankfurt'lu sanatçı Tobias Rehberger'in geniş bir kapsama yayılan işleri, sanat ve günlük hayatın zıt kutupları arasında hareket eder.                                                                
Yaptığı yerleştirmeler, heykeller ve objeler, sanat, yaşam ve tasarım arasındaki etkileşim anına hem çağdaş, hem de duysal bir şekilde odaklanır. Rehberger, 1997 yılından itibaren çalışmalarını kamusal alanlara da taşıdı. Son 12 yıldır tarih ve anlatılara çağrışım yaparak artık kullanılmayan yerlerin unutulmuş güzelliklerini tekrar ortaya çıkarıyor, alışılagelmiş algıları kırıyor ve dikkatimizi geçici olanın üzerine çekiyor.                                                         
   2009 yılında Tobias Rehberger'den 53. Venedik Bienali'nin kafeteryasının tasarımını yapması istendi. Rehberger, "Was du liebst, bringt dich auch zum Weinen" adlı bu projesiyle bienalin En İyi Sanatçı Altın Aslan ödülünü aldı.




   

 KUZGUN ACAR ANISINA MASKELER SERGİSİ    


Yer    : Bir Nokta Sanat Galerisi
Tarih : 1 Aralık 2010 – 7 Ocak 2011

30 Kasım 2010 tarihinde Bir Nokta Sanat Galerisi’nde  “Kuzgun Acar Anısına Maskeler” sergisi  Jotun Boya ana sponsorluğunda açıldı.

Resim, heykel, seramik, cam gibi farklı disiplinlerden yaklaşık  60 sanatçı ve tasarımcının maske yorumlarından oluşan “Kuzgun Acar Anısına Maskeler” sergisinde ayrıca 1975 yılında Mehmet Ulusoy’un Paris’te Özgürlük Tiyatrosu’nda sergilediği “Kafkas Tebeşir” adlı oyun için sanatçı Kuzgun Acar tarafından hazırlanan maskelerin orijinalleri, sanatçının eskiz defteri ve kişisel eşyaları ile yayınlarına da yer verildi.

SERGİDE YER ALAN İSİMLER
Ahmet Öztürk Levent,  Alaettin Aksoy,  Alessandro Gatto, Arzu Parten, Ayfer Kalsın, Ayşen Urfalıoğlu, Babek Sobhi, Beril Anılanmert, Burak Ergin, Carlos Brito, Camekan/Gamze Araz Eskinazi&Yasemin Sayınsoy, Can Göknil, Cüneyt Aksoy, Devran Mursaloğlu,  Devrim Erbil, Didem Çapa, Ebru Susamcıoğlu, Esra Carus, Eşber Karayalçın, Ferhan Taylan Erder, Feride Bayraktar, Güngör Güner, Hasan Şahbaz, Hayrettin Arslanoğlu, Hayri Karay, Hildegard Skowasch, Hüseyin Tanyeli, İbrahim Tapa, Igor Smirnov, İlker Yardımcı, İrfan Sayar, İsa Çelik, Kadir Doğruer, Komet, Koray Ariş, Lerzan Özer, Malik Bulut, Metin Deniz, Nihal Sarıoğlu, Orhan Taylan, Oya Akman,  Refik Tiniş, Reyhan Gürses, Serhat Kiraz, Server Demirtaş, Sevgi Karay, Seyhun Topuz, Sinan Avinal, Su Yücel, Tan Oral, Toygan Eren, Tüzüm Kızılcan, Yasemin Aslan Bakiri, Yasin Bayrak, Yeşim Bayrak, Yılmaz Zenger, Yunus Tonkuş

KUZGUN ACAR HAKKINDA


Çağdaş Heykel Sanatı’nın öncülerinden kabul edilen Abdülahet Kuzgun Çetin Acar, 1928’da İstanbul’da dünyaya geldi. Sultanahmet Lisesi’ni bitirdikten sonra 1948’de girdiği Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’nü 1953’te bitirdi. Prof. Rudolf Belling, Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’nun öğrencisi oldu. Bara’nın sanat anlayışından etkilendi ve geometrik-soyut tarzda, figürsüz eserler verdi.
Mezun olduktan sonra serbest çalışmaya başladı. Kafes, tel kullanarak yaptığı çalışmalarla Gabo’yu anımsatan Acar, sonraları demir, çivi, tel ve ahşaptan meydana getirdiği, soyut anlayışı ve lirizmi birleştiren eserleriyle fark yarattı. Acar, ilk kişisel sergisini 1952 yılında açtı.

1960’da Paris’te düzenlenen Genç Sanatçılar Bienali’nde çivilerden yaptığı eseriyle birinci oldu. Yarışmadan kazandığı bursla Fransa’ya giden Acar, 1962’de Paris Modern Sanatlar Müzesi’nde (Musée D’Arts Modern De La Ville Paris) bir sergi açtı. 1964’te 23. Devlet Resim Heykel Sergisi'nde Heykel dalında birinci oldu. Eserleriyle Avrupa’daki sanat çevrelerince de tanınan Acar’ın eserleri 1966’da Rodin Müzesi’nde de sergilendi. 1975’de ise Mehmet Ulusoy’un Paris’te sahnelediği Kafkas Tebeşir Dairesi adlı oyun için maskeler yaptı. Acar, 4 Şubat 1976’da bir duvar rölyefi üzerinde çalışırken yaşamını yitirdi.

Kaynak : http://www.bir-nokta.com/etkinlikler.asp?etkinlikid=23&lang=tr
Fotoğraf : Murat KÜÇÜKKAYALI


    


  

      Sıradışı Heykelleriyle Ali Teoman Germaner (Aloş)       


Yer    : Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları Nişantaşı
Tarih : 11 Kasım -12 Aralık 2010

Çağdaş Türk heykelcileri arasında hatırı sayılır bir yeri bulunan ve "Aloş" lakabıyla tanınan Ali Teoman Germaner'in bronz ve desenler heykel sergisi 11 Kasım Perşembe günü Galeri Işık Teşvikiye'de açılıyor. 10 Aralık Cuma gününe kadar açık kalacak sergide, sanatçının doğaüstü varlıklar ve fantastik biçimleme anlayışını ustaca aktardığı bronz heykelleri yer alıyor.
Heykelin bir ölçüde maddenin sanatı olduğuna inanan Ali Teoman Germaner, eserlerinde düşünce açısından yoğun ve görsel açıdan zengin anlatışa önem veriyor.
Uzak geçmiş kültürlerinin kalıntılarını kendine özgü ve sıradışı bir dille aktaran Germaner'in eserleri, çarpıcı algıları ve desenleriyle sanatseverleri sınırların ötesine taşıyor.


Ali Teoman Germaner (Aloş)
Aloş lakabıyla bilinen ünlü heykeltraş Ali Teoman Germaner 1934 yılında İstanbul'da doğdu. 1949-1954 yılları arasında iDGSA Heykel Bölümü'nde Rudolp Belling, Zühtü Müridoğlu ve Hadi Bara'nın atölyelerinde sanat öğrenimi gördü. 1960 yılında Fransız hükümetinin bursuyla Paris'e gitti. 1961-1965 yılları arasında École des Beaux-Arts'da bulundu. Rene Collamarini'nin atölyesinde heykel ve W. S. Hayter'in atölyesinde gravür çalıştı.
1965 yılında MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünde öğretim üyesi olarak göreve başladı. 1970 yılında doçent, 1976 yılında da Profesör oldu.
Galeri Işık Teşvikiye Hakkında
Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Okulları Nişantaşı Kampüsü'nün giriş katında 300 metrekarelik bir alanda yer alan ve kısa geçmişine rağmen birçok önemli sanatçının eserlerine ev sahipliği yapan Galeri Işık Teşvikiye, günümüzde İstanbul'un en gözde galeri arasında sayılıyor. Açılışından bugüne kadar geçen kısa süreye rağmen dünyaca ünlü sanatçılara ev sahipliği yaparak kültüre verdiği değeri ve eğitime sağladığı katkıyı ortaya koyarak ziyaretçileri tarafından büyük beğeni toplayan galeri, İstanbul kültür yaşamına yeni bir soluk getirdi.
İstanbul'un en önemli ve aktif noktalarından biri olan Nişantaşı'nda bulunan Galeri Işık Teşvikiye, sanat faaliyetlerinin yanı sıra eğitim ve öğretim çerçevesinde her türlü bilimsel, sosyal ve teknolojik etkinliklere ev sahipliği yapmayı asli görevi olarak görüyor. Bunun yanı sıra galeri, etkileşim ve tanıtımı da kapsayan değerli projelerle İstanbullu sanatseverlerle buluşuyor.
Galeri Işık Teşvikiye, Feyziye Mektepleri Vakfı'nın misyonu paralelinde, geleceğin sanatçıları ile sanatseverleri buluşturmak, sanata ve eğitime daha fazla katkıda bulunmak amacıyla yürüttüğü çalışmalarla İstanbul'un çekim merkezlerinden biri olmaya devam edecek.
Bilgi için: www.galeriisik.com  http://www.isikun.edu.tr/
Fotoğraf : Murat KÜÇÜKKAYALI

Bilgi için: bbarlas@fmv.edu.tr mailto:-isik@artipr.com.tr  - http://www.galeriisik.com/


              İlhan Koman Sergisi                

 Yer : Mimar Sinan Üniversitesi, Osman Hamdi Salonu
  27 Eylül 2010 - 15 Ekim 2010
   
  İlhan Koman’ın eserleri, mezun olduğu okulda: İlhan Koman 1946 yılında o dönemdeki adıyla İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden (İDGSA) mezun olmuş, ilk demir heykellerini 1951-1958 yılları arasında yine burada öğretim üyeliği yaptığı yıllarda, kurucuları arasında bulunduğu heykel bölümü ve atölyesinde üretti. İlhan Koman’ın çalışmalarını bu erken dönemden başlayarak izleyicilere sunan sergi 15 Ekim 2010 tarihine kadar her gün açık.
Fotoğraf : Murat KÜÇÜKKAYALI

"Türk Ebrusu’nda Düzgünman Ekolü"

    Yer : Yeni Camii Hünkâr
    1 Eylül – 3 Ekim 2010
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Geleneksel Sanatlar Yönetmenliği projelerinden “Ebru Tekneden Çıkıyor”, 1 Eylül Çarşamba günü Yeni Camii Hünkar Kasrı’nda gerçekleşecek “Türk Ebrusu’nda Düzgünman Ekolü” sergisi ile başlıyor.
İstanbul’un kültür hayatında köklü bir geçmişi olan ebru sanatının, klasik üslubunu devam ettirmesine olanak sağlamak ve unutulmaya yüz tutan bu sanat dalını genç kuşaklara tanıtmak amacıyla hayata geçirilen proje, kentin farklı noktalarında düzenlenecek ücretsiz atölye çalışmalarıyla devam edecek.
Alparslan Babaoğlu danışmanlığında, M. Sadreddin Özçimi koordinatörlüğünde gerçekleşecek proje, 1 Eylül – 3 Ekim tarihleri arasında Yeni Camii Hünkâr Kasrı’nda görülecek “Türk Ebrusu’nda Düzgünman Ekolü” sergisi ile başlıyor. Sergi Pazar hariç her gün 10.00 – 17.00 saatleri arasında görülebilir.
Kaynak: http://www.istanbul2010.org/HABER/GP_751055
 Fotograf lar : Murat KÜÇÜKKAYALI





    Orijinal Vücut Dünyası Sergisi-Yaşam Döngüsü Dr.Gunther von Hagens'in BODY WORLDS   



Yer    : Meclis-i Mebusan Cad. Liman İşletmeleri Sahası Tophane
Tarih :11 Haziran2010 -17 mart 2011


Alman anatomist Dr. Gunther von Hagens tarafından “plastinasyon” denilen bir yöntem ile çürümez hale getirilen 200’den fazla insan bedeni parçasının yer aldığı Dünyaca ünlü BODY WORLDS Orijinal Vücut Dünyası Sergisi Antrepo 3 te
Gunther von Hagens’in BODY WORLDS
Orijinal Vücut Dünyası Sergisi-Yaşam Döngüsü’nü ağırlıyor
Dünyaca ünlü BODY WORLDS Orijinal Vücut Dünyası Sergisi-Yaşam Döngüsü, İstanbul’da ilk kez açıldı.
2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında, THEPARTNERS ile serginin bilimsel ve tıbbi danışmanlığını yapan İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle sunuluyor.

İnsan vücudunun zarif formunu keşfedip, stres altında ve hastalık zamanında nasıl kırılgan olduğunu ve sağlıklıyken de nasıl müthiş bir güce ulaştığını gösteren BODY WORLDS sergisi, ziyaretçilerin insan bedeninin iç alanlarını ve dış oluşumunu keşfetmesini sağlıyor.

Alman bilim adamı ve anatomist Dr. Gunther von Hagens tarafından “plastinasyon” denilen bir yöntem ile çürümez hale getirilen 200’den fazla insan bedeni parçasının sergilendiği BODY WORLDS’te kaslar, damarlar ve organlar, yaşayan vücudun içinde olduğu gibi, bozulmamış haliyle sunuluyor.

Basın toplantısında konuşan BODY WORLDS sergisinin yaratıcısı, anatomist Dr. Gunther von Hagens, bu sergiyle kim olduğumuzun, nasıl düşündüğümüzün, ne hissettiğimizin, nasıl doğduğumuzun, yaşlandığımız ve öldüğümüzün öyküsünü anlattığını söyledi. von Hagens, “Bugün 65 yaşındayım ve son 35 yılımı anatomist olarak geçirdim. Bu süreçte insan vücudunun anatomik açıdan mükemmelliğine tanık oldum. Plastinasyon sayesinde insan anatomisini medikal dünyanın dışında, sizlerle de paylaşabiliyor olmaktan mutluluk duyuyorum ” dedi.

BODY WORLDS anatomik sergilerinin kreatif tasarımcısı Dr. Angelina Whalley ise insan vücudunun karmaşık ama muhteşem olan tasarımını, eğitici olduğu kadar unutulmaz bir şekilde de sergilediklerini söyleyerek “Sergilerimizin bu kadar başarılı olmasının ardında yatan, ziyaretçilerin plastinatları gördükten sonra iç dünyalarına doğru yaşadıkları seyahat. Şunu söyleyebilirim ki, kendilerine bakış açıları değişiyor, özellikle de sağlıklı ve hastalıklı iç organları gördükten sonra. Bedeninizin sağlıklı olması sizin elinizde. Ona ne kadar erken yaşta bakmaya başlarsanız, o kadar faydasını göreceksiniz ” dedi.

Böyle bir serginin Türkiye’de de açılmasından gurur duyduklarını söyleyen, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Uzman Doktor Mehmet Üzel, “Birçok insan vücudunun nasıl işlediği konusunda çok az bilgiye sahip. BODY WORLDS, sağlıklı ve hastalıklı organlar arasındaki farkı ortaya koyarak, insan vücudunda yaşanan etkileri gösteriyor. Bu serginin insan vücudunun ne kadar olağanüstü olduğunu anlatması açısından çok önemli ve özel olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Dünyanın en çok konuşulan ve birçok farklı ülkede sergilenmiş BODY WORLDS sergisini Türk halkıyla buluşturmak konusunda bir ilke imza attıklarını belirten THEPARTNERS Kurucusu Fırat Kasapoğlu, “Bu önemli sergiyi Türkiye’ye getirmekten mutluluk duyuyoruz. BODY WORLDS’ün sağlıklı yaşamanın önemini göstermesi açısından çok başarılı ve eğitici bir sergi olduğunu düşünüyoruz. Umarız İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz bu organizasyon Türkiye çapında çeşitli kitlelere ulaşır” dedi.

BODY WORLDS Sergileri
BODY WORLDS bedenin ızdırap, hastalık ve optimal sağlık hallerindeki anatomik çalışmaları yoluyla insan bedeninin karmaşıklığını, direncini ve savunmasızlığını gösteriyor. İlk kez 1995 yılında sergilenen BODY WORLDS, bugüne kadar Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika olmak üzere 60’tan fazla ülkede, 30 milyondan fazla ziyaretçiye ulaşmıştır. BODY WORLDS sergisinin temel amacı sağlık eğitimidir. İnsanın kendiyle karşı karşıya kalmasını sağlayan unutulmaz bir deneyimi ortaya koyan BODY WORLDS sergisi, vücutlarını bağışlayan kişilerin bedenlerinin ve iç organlarının halka sunulduğu tek insan anatomisi sergisi niteliğini taşıyor. BODY WORLDS sergisi özel olarak geliştirilen sunumlardan oluşuyor:
• BODY WORLDS ve Zamanın Aynası
• BODY WORLDS ve Kalbin Öyküsü
• BODY WORLDS & Beyin – Bir Buçuk Kiloluk Mücevherimiz
• BODY WORLDS Yaşam Döngüsü
• BİR YÜREK İŞİ


Dr. Gunther von Hagens hakkında
Anatomist, plastinasyonun mucidi, bilim adamı ve BODY WORLDS sergilerinin yaratıcısı Gunther von Hagens, 1945 yılında eski Doğu Almanya’nın Alt-Skalden/Posen şehrinde doğdu. 1965 yılında Friedrich Schiller Üniversitesi’nde tıp eğitimine başlayan von Hagens, eğitimini 1973 yılında Lübeck Üniversitesi’nde tamamladı. Gunther von Hagens, tıp diplomasını aldıktan bir yıl sonra, Heidelberg Üniversitesi Anestezi ve İlk Yardım Bölümü’ne katıldı. Üniversitenin Patoloji ve Anatomi Enstitüsü’ndeki on sekiz yıllık meslek yaşamının başlangıcında, 1977’de stajyer ve öğretim görevlisi olarak görev yaparken gerçekleştirdiği çeşitli çalışmalar sonucunda plastinasyon yöntemini keşfetti. Gunther von Hagens, 1993 yılında Plastinasyon Enstitüsü’nü (Insitute for Plastination) kurdu.


Plastinasyon hakkında
Plastinasyon, Dr. Gunther von Hagens tarafından örneklerin tıp eğitimi amacıyla korunması için icat edilen, benzersiz bir işlemdir. Bu işlemde örneklerdeki beden sıvıları ve çözülebilir yağlar, vakum altında zorlu emdirmeden sonra sertleştirilen sıvı plastiklerle değiştirilir. Bedenler canlıyı andıran pozlarda sabitlendikten sonra gaz, ısı veya ışıkla sertleştirilir. Bir tam insan bedeni plastinatının oluşturulması yaklaşık olarak 1.500 çalışma saati gerektirir. Plastinatlar bedenlerimizin yaşamdaki hareketlere ve atletik etkinliklere içten nasıl tepki verdiğini gösterir.




Kaynat : http://www.bodyworlds-istanbul.com







Tarh: 21-27 Mayıs 2011
Yer: CRR Konser Salonu’nda
En eski Türk sanatından biri olan minyatür, düzenlenen bir sempozyumla sanat tarihçileri ve sanatçılar tarafından anlatılacak. İstanbul’da sanatseverler, minyatür için buluşacak
Minyatür Buluşmaları...
Geleneksel sanatlarımız içinde önemli bir yeri olan, yüzyıllar ötesinden günümüze uzanan ve bizi bize anlatan minyatür sanatı, ‘Minyatür Buluşmaları’ başlıklı bir sempozyumla sanat tarihçileri ve sanatçılar tarafından sanatseverlere anlatılacak.
21-27 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü tarafından düzenlenecek program çerçevesinde sempozyum, sergi, ve atölye buluşmaları gerçekleştirilecek.
İstanbul’da sanatseverler, minyatür için buluşacak…
İslam dünyasında, resim sanatının temsilcisi olarak kabul gören minyatür; sanat olmasının yanı sıra görsel manada da tarih aktarımını sağlayan en önemli kaynaklardan biri. Leyla ile
Mecnun hikâyesi, Kanuni’nin Irakeyn seferi ya da 16. yüzyıl İstanbul’u minyatürler sayesinde bugünlere taşınıyor.
Minyatür sanatı bugün de hem geleneksel kurallara uygun hem farklı açılımlar içeren yeni ürünlerle sanatçıların ellerinde hayat bulmaya devam ediyor. Süheyl Ünver ve Nusret Çolpan gibi yakın dönemde yitirilen büyük üstadların hatıraları, eserleri ile yasarken, sanat tarihçilerinin araştırmaları bu sanatın canlı bir ortamda yeniden anlaşılması için fırsat yaratıyor.
İşte ‘Minyatür Bulusması’ sempozyumu da, minyatürü anlatmak, bu sanatın üzerine günümüzde bir durum tespiti yapmak, yeni üretimleriyle sanatçıları sanatseverlerle buluşturmak amacıyla düzenleniyor.
CRR Konser Salonu’nda 21 Mayıs’ta başlayacak sempozyumdan sonra, sergi ve atölye çalışmaları 27 Mayıs’a kadar devam edecek.
Prof. Dr. Günsel Renda, Dr. Lale Uluç, Prof. Dr. Nurhan Atasoy, Prof. Dr. Serpil Bagcı, Yard. Doç. Dr. Tülün Degirmenci, Prof. Dr. Zeren Tanındı ve Doç. Dr. Zeynep Tarım Ertug’un birer bildiri ile katılacağı sempozyum iki oturum halinde yapılacak.

Sergi Açılısı ve Kokteyl (CRR)15.00 - 17:00
Sergiye katılacak sanatçılar: Berrin Çakın Güç, Cahide Keskiner, Celaleddin Karadas, Dilek Yerlikaya, Fatma Zehra Aktas, Gülbün Mesara, Gülçin Anmaç, Hacer Ünal Hazar, Mehtab Kardas, Nilgün Gencer, Nurten Ünver, Sehnaz Biçer Özcan, Sermin Ciddi, Taner Alakus, Zehra Çekin, Ülker Erke ve eserleri ile Nusret Çolpan ve Süheyl Ünver
Atölye Buluşmaları;
22 Mayıs Pazar: 12.30 Atölye Buluşması: Taner Alakus Minyatür Atölyesi, (Kariye, Edirnekapı),
24 Mayıs Salı: 13.30 Atölye Buluşması, Uygulamalı Türk-Islam Sanatları Kütüphanesi (Hekimoglu Ali Pasa, Fatih)
25 Mayıs Perşembe: 15.00 Atölye Buluşması, Cahide Keskiner Minyatür Atölyesi (Mühürdar, Moda)
27 Mayıs Cuma: 15.00 Atölye Buluşması, Nakkas Tezyini Sanatlar Merkezi (Valide-i Atik Külliyesi, Üsküdar)

    OZAN OGANER  "Transparan/Transparent"     

Yer :İlayda Sanat Galerisi 
Tarih :3 – 29 Mayıs 2011
    İlayda Sanat Galerisi 3 – 29 Mayıs 2011 tarihleri arasında Ozan Oganer' in kişisel heykel sergisine ev sahipliği yapacaktır.
   İlayda Sanat’da gerçekleşecek “Transparan” adlı ilk kişisel sergisinde Oganer, heykellerini geleneksel Türk el sanatlarında önemli bir yer teşkil eden dantel, iğne oyası gibi yapım süreci meşaketli ve kadınların el izlerini taşıyan dokoratif bir malzemeyi bronza, ahşaba, kile tercih ederek oluşturuyor.
    Bu anlamda Oganer’in işlerini meydana getirişi iki aşamadan oluşuyor. Heykeli yapılacak objenin seçimi, objenin formuna bağlı olarak seçilecek dantel ve dantellerin üretimi.  Türk toplumunda sosyo-kültürel hayatta önemli bir yer tutan, geleneksel bir algıya sahip ve sembolik anlamlar taşıyan dantel ve motifleri Ozan Oganer’ in heykellerinde farklı bir algı yaratıyor.
    Ozan Oganer, “Transparan” adlı sergisinde yer alacak genç kadın heykellerini dantelden inşaa ediyor. Kadınsılığın, üretimin, emeğin, genç kızlığın, bekaretin, çeyizin simgesi olan dantel, Ozan Oganer’ in heykellerinde kadının ruhunu örten ama bedenini görünür kılan bir örtüye dönüşüyor. Dantelin hem örten, hem de görünür kılan ironik yapısı işlere hem teknik açıdan hem de kavramsal açıdan ironik bir dil kazandırıyor. Heykellerdeki kadın figürleri çekici, davetkar, flörtöz, seksi pozlara sahipken, malzeme gelenekselciliğe, bekarete göndermeler yapıyor. Oganer, işlerindeki bu tavrın, günümüz genç kadının toplumsal rolünü ifade ettiğini belirtiyor.
    Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun olduktan sonra çeşitli heykel projeleri gerçekleştiren Ozan Oganer’in “Mol” adlı heykeli İstanbul Modern’in koleksiyonuna girmiştir.
    Ozan Oganer’ in son dönem eserleri 29 Mayıs 2011’e kadar İlayda Sanat Galerisi’nde izlenebilir.