Venedik
Bienali Türkiye Pavyonu 2021’de Füsun Onur’u ağırlıyor
Mayıs-Kasım
2021 tarihleri arasında gerçekleştirilecek Venedik Bienali 59. Uluslararası
Sanat Sergisi’ndeki Türkiye Pavyonu için yapıt üretecek sanatçı, Füsun Onur
olarak belirlendi. İstanbul Bienali’nin ve İKSV’deki tüm güncel sanat
projelerinin direktörü Bige Örer’in küratörlüğünü yürüttüğü sergi, İKSV’nin
girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla, Arsenale’de 2014-2034 dönemi için
tahsis edilen uzun süreli mekânda yer alacak.
Türkiye’nin
önde gelen güncel sanatçılarından Füsun Onur’un pratiği, gündelik maddelere
özgü uzam, zaman, ritim ve biçim imkânlarını otobiyografik referanslarla yüklü
anlatısal ve dolambaçlı bir dille ele alıyor. Onur, yarım yüzyılı aşkın
kariyerinde resim ve heykel arasındaki sınırlara meydan okuyarak 1970’lerin
başında avangardın Türkiye sanat kanonunda yer edinmesinde öncü bir rol
üstlendi; Augarten Contemporary, Viyana (2010), İstanbul Modern (2011), Maçka
Sanat Galerisi, İstanbul (2012) ve ARTER, İstanbul (2014) gibi müze ve sanat
mekânlarında kişisel ve karma sergilere katıldı. Sanatçının eserleri,
Kunsthalle Baden-Baden (2001), ZKM, Karlsruhe (2004) ve Van Abbemuseum,
Eindhoven’daki (2005) karma sergilerin yanı sıra İstanbul Bienalleri (1987,
1995, 2011, 2015), Moskova Bienali (2007) ve dOCUMENTA(12), Kassel’de (2012)
sergilendi.
Venedik
Bienali 59. Uluslararası Sanat Sergisi Türkiye Pavyonu Danışma Kurulu’nda Bilgi
Üniversitesi Sanat ve Kültür Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Serhan Ada, Suna ve
İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, sanatçı
İnci Eviner, küratör ve Fiorucci Art Trust Direktörü Milovan Farronato ve Sanat
Dünyamız dergisi editörü, sanat yazarı Fisun Yalçınkaya yer alıyor.
Danışma
Kurulu üyeleri Füsun Onur’un Türkiye Pavyonu sanatçısı olarak davet edilmesi
hakkında sergiyi Füsun Onur’a teslim etmekten büyük bir onur ve heyecan
duyduklarını şu sözlerle ifade etti: “Füsun Onur yalnızca yapıtlarıyla değil,
yaşam biçimiyle de hayat ve sanat arasında kurduğu şiirsel ilişkiyi yaşayan
ender sanatçılardandır. Onur, kavramsal sanatın temel yönelimlerini kendi
şiirinden yola çıkarak keşfeder. Havaya saçtığı sözcükler, günlük yaşam
parçacıkları ve masallar, kendiliğinden kurdukları ilişkilerin ürünü olan,
kırılgan nesneler olarak çıkar karşımıza. Sanat, onun için büyük söylemlerin
ifadesi değil, varlığı ile yeryüzü arasındaki biricik alanda doğan sınırsız bir
yaratıcılık kaynağıdır. Füsun Onur’un yerleştirmeleri kimlik, kültür, dil gibi
evrensel olarak tanımladığımız sınırları silme ve belirli bir yer ve mekâna
bağlı olmaksızın canlı varlıklar içinde bir nota olarak yaşamlarını sürdürme
becerileriyle öne çıkarlar.”
TC
Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla TC Dışişleri Bakanlığı himayesinde
gerçekleştirilen Venedik Sanat Bienali Türkiye Pavyonu’nun koordinasyonunu İstanbul
Kültür Sanat Vakfı yürütüyor.
Venedik
Bienali 59. Uluslararası Sanat Sergisi’nde ana serginin küratörlüğünü Cecilia
Alemani yapıyor.
Füsun
Onur hakkında
Üsküdar
Amerikan Kız Lisesi mezunu olan Onur, eğitimine İstanbul Devlet Güzel Sanatlar
Akademisi Heykel Bölümü’nde ve Hadi Bara Atölyesi’nde devam etti. 1960’ta
Fulbright bursu kazanarak gittiği Maryland College of Art Heykel Bölümü’nü
bitirmesinin ardından ilk kişisel sergisini 1970’te Taksim Sanat Galerisi’nde
gerçekleştirdi. Bunu Paris’teki 7. Genç Sanatçılar Bienali (1971) ve İstanbul
Arkeoloji Müzesi’nin düzenlediği “Açık Hava Sergileri” (1974 ve 1977) gibi pek
çok sergi takip etti. Onur, İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.
Bige
Örer hakkında
Bige
Örer’in çalışmaları, hem sanatsal hem de akademik alanlara uzanıyor. Küratöryel
projeleri arasında Aylaklar, İstanbul (2017), Çizgisel Aşkınlık, Amman (2016)
ve Agorafobi, Berlin (2013, Fulya Erdemci ile) yer alıyor. Örer, Whitechapel
Gallery, Londra (2016) ve Palais de Tokyo, Paris’te (2018) küratöryel araştırma
programlarına katıldı. Pek çok yayına sunduğu katkılar arasında, uluslararası
güncel sanat bienallerinin finansmanı üzerine yürüttüğü bir araştırma da
bulunuyor. Zaman Makinesinde Renkli Bir Gezinti: Çocuklar İçin İstanbul
Bienalleri başlıklı çocuk kitabını Süreyyya Evren’le birlikte kaleme aldı.
Bienaller hakkında pek çok yazı yazdı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde
dersler verdi. Uluslararası sanat kurumlarında danışman ve jüri üyesi olarak
yer alan Örer, kurulduğu 2013 Mart’ından bu yana Uluslararası Bienaller
Birliği’nin başkan yardımcısı; aynı zamanda birliğin Pass başlıklı dergisinin
ilk sayısını 2018’de yayımlayan editoryal kurulunun da üyesi.
Haber Kaynağı:https://www.iksv.org/tr/haber/venedik-bienali-turkiye-pavyonu-2021-de-fusun-onur-u-agirliyor
İKSV BİLGİ BELGE MERKEZİ
Fotograf:Ege Art’ın fotoğraf arşivinden
“İtalyan Tasarım Günleri”
Tarih:23-24
Mart 2020
Yer:
,
Venedik Sarayı, İtalyan Kültür Merkezi, Salt Galata, Mongeri Evi,Yıldız Teknik
Üniversitesi
Dünyaca
ünlü İtalyan tasarımcıları “İtalyan Tasarım Günleri” için İstanbul’a ve sonraki
günlerde Ankara ve İzmir’e geliyor. İstanbul İtalya Başkonsolosluğu ve İstanbul
İtalyan Kültür Merkezi ev sahipliğinde, Yıldız Teknik Üniversitesi ve Yıldız
Teknopark iş birliği ile 23-24 Mart 2020 tarihleri arasında İstanbul’da
düzenlenecek etkinlikler, Venedik Sarayı, İtalyan Kültür Merkezi, Salt Galata,
Mongeri Evi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek.
İtalyan
Dışişleri ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı’nın 100 İtalyan Konsolosluğu ile
aynı anda organize ettiği ve bu yıl dördüncüsü gerçekleşen İtalyan Tasarım
Günleri, İtalya ve Türkiye açısından her daim kapsamlı olanaklar sunan bir
bağlamda “Made in Italy” tasarımını farklı açılardan tanıtmayı amaçlıyor.
2020
yılı teması “Geleceği Çizmek, Gelişim, İnovasyon, Sürdürülebilirlik ve
Güzellik” olarak belirlenen etkinliklerin içeriği üniversite ve sanayi iş
birliği vizyonu çerçevesinde genişletildi ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
2018 verilerine göre Türkiye’nin en başarılı teknoparkı seçilen Yıldız
Teknopark da ev sahipleri arasına katıldı. Bu kapsam çerçevesinde de İtalyan ve
Türk şirketleriyle iş birliği alanları genişletilmesine başlandı.
Küratörlüğünü
dünyaca ünlü Mimar ve Küratör Prof. Luca Molinari’nin üstlendiği İtalyan
Tasarım Günleri iki gün boyunca mimarlık, endüstriyel tasarım (ürün, mobilya,
otomobil ve tekne tasarımı vb.) ve moda alanlarında İtalya’nın önde gelen
isimlerini Venedik Sarayı, İtalyan Kültür Merkezi ve 19. yüzyılda İtalyan
mimarlar tarafından tasarlanan Salt Galata, Mongeri Evi gibi yapıların yanı
sıra Yıldız Teknik Üniversitesi mekanlarında düzenlenecek paneller ve atölye
çalışmalarıyla ağırlayacak.
İtalya’da
Tasarım Eğitimi
İtalyan
Tasarım Günleri etkinliğinin ilk günü olan 23 Mart’ta, Yıldız Teknik
Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü, YTU Oditoryumu’nda gerçekleşecek olan
oturumlardan “İtalya’da Tasarım Eğitimi” başlıklı panelde Institue of European
Design Milano Bilimsel Koordinatörü Prof. Carlo Branzaglia, University of
Campania-Napoli’den Akademisyen ve Mimar Prof. Cherubino Gambardella, Atölye 70
Kurucusu Mimar Doğu Kaptan, 700 DCC Kurucusu Danışman Sinem Kocayaş, Arzu
Kaprol Stratejik Marka Yönetimi ve İletişim Danışmanı Joelle Dana Bicaci, Baran
Akalın Design Kurucusu Yat Tasarımcısı ve Akademisyen Baran Akalın ve Yıldız
Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Murat Sarı konuşmacı
olacak.
Sanatın
Tasarımından Modanın Geleceğine…
23
Mart’ta Beyoğlu’ndaki İtalyan Kültür Merkezi, Luca Molinari Studio Kurucusu,
Mimar ve Küratör Prof. Luca Molinari, Alan Project Kurucusu ve Küratör Efe
Korkut Kurt, Salon Architects Kurucusu
Mimar Alper Derinboğaz ve IKSV İstanbul Bienali Direktörü Deniz Ova’nın
katılımıyla gerçekleşecek olan “Sanatı Tasarlamak” başlıklı oturumun ardından
“Modanın Geleceği ve Sürdürülebilirlik” başlıklı panelde Gazeteci ve Yazar
Demet Cengiz, Moda Tasarımcısı Arzu Kaprol, Vogue İtalya Editör Yardımcısı Sara
Maino, Moda Tasarımcısı Ece Gözen, Beymen & Boyner Group CMO’su Polat Uyal
ile ELLE Türkiye Direktörü Zeynep Üner yer alacak.
İtalya’da
Mimarlık ve Tasarım
Etkinliğin
ikinci günü olan 24 Mart ise Yıldız Teknik Üniversitesi, Salt Galata ve Mongeri
Evi’nde gerçekleşecek olan oturumlarla devam edecek. “İtalya’da Mimarlık ve
Tasarım” başlıklı oturumların ilki Yıldız Teknopark A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı
ve Mimar İsa Turgut İnci, Floransa Üniversitesi’nden Mimar Laura Andreini,
Institue of European Design Milano Bilimsel Koordinatörü Prof. Carlo Branzaglia
ile Gambardella Architetti’den Mimar Simona Ottieri katılımlarıyla
gerçekleşecek.
“İtalya’da
Mimarlık ve Tasarım” başlıklı oturumların ikincisinde ise Luca Molinari Studio
Kurucusu Mimar ve Küratör Prof. Luca Molinari, Yıldız Artpark’tan Mimar ve
Akademisyen Dr. Pınar Sipahi, Salon Architects Kurucusu Mimar Alper Derinboğaz,
Mimarlar ve Han Tümertekin Kurucusu Mimar Han Tümertekin ile Gambardella
Architetti Kurucusu ve Mimar Cherubino Gambardella yer alacak.
Endüstriyel
İşçilik
İtalyan
Tasarım Günleri’nin 24 Mart’ta Salt Galata’da gerçekleştirilecek olan iki
oturumundan ilki “Endüstriyel İşçilik” başlığını taşıyacak ve BMS CEO’su
Neslihan Işık, Studio Giulio Iachetti Kurucusu Endüstri Ürünleri Tasarımcısı
Giulio Iachetti, Studio Vertebra Kurucu Ortağı İç Mimar Efe Kağan Hızar, Luxury
Living Engineering Bölge Müdürü Anna Masello ile Technogym Türkiye Yönetim
Kurulu Başkanı Vittorio Zagaia konuşmacı olacak.
Ulaşım
Tasarımı
Salt
Galata’daki “Ulaşım Tasarımı” başlıklı ikinci oturum ise Yıldız Teknopark AŞ
Genel Müdürü ve Gemi İnşa Mühendisi Prof. Dr. Mesut Güner, Sirena Yachts’tan
Gemi İnşa Mühendisi Ensar Çabuk, FCA – MASERATI Şef Tasarımcısı Giovanni
Ribotta ve Galataport Genel Müdürü Erdem Tavas’ın katılımıyla gerçekleşecek.
“Ulaşım Tasarımı” etkinliğinin sponsorluğunu Alfa Romeo üstlendi.
5. İstanbul Tasarım Bienali
Empatiye Dönüş: birden fazlası için tasarım olarak açıklandı
26 Eylül – 8 Kasım 2020
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 5. İstanbul Tasarım Bienali,
26 Eylül – 8 Kasım 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Küratör Mariana Pestana, 10 Aralık’ta Salon İKSV’de gerçekleştirilen basın toplantısında bienalin başlığını Empatiye Dönüş: birden fazlası için tasarım olarak açıkladı.
Tanıtım toplantısına İstanbul Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova ve 5. İstanbul Tasarım Bienali küratörü Mariana Pestana’nın yanı sıra basın mensupları, akademisyenler ve tasarım ve ilgili alanlardan profesyoneller katıldı.
Empatiye Dönüş: birden fazlası için tasarım, tasarımın birbirimizle ilişki kurmamızı sağlayan araçlara, platformlara ve arayüzlere sahip olduğu fikrinden yola çıkarak tasarımı “bağlantılı olma” hâline aracılık eden bir unsur olarak görmeyi deniyor. Empati sözcüğünün geçmişten günümüze seyrine bakarak tasarım için hislerle, tesirlerle ve ilişkilerle ilgilenen yeni bir rol hayal etmeyi hedefliyor.
Teknolojik hız ve çevre krizinin damgasını vurduğu bir dönemde 5. İstanbul Tasarım Bienali’nin ilgi alanında, özen göstermeyi öne çıkaran uygulamalar, bağlantı kurmaya dair ritüeller ve duygularımıza aracı olan nesneler yer alıyor. Yeni animizm ve yerel bakış açısına dair bir merak içeren bienal, şeyler, insanlar ve her ikisi arasındaki ilişkileri düşünürken güneyin ve doğunun esin kaynaklarından yararlanıyor. 2020 bienali, gün geçtikçe yekpareleşen küresel dünyada yerel bilgiye ve bölgesel uygulamalara öncelik veriyor; her yaştan ve alandan profesyonel ve amatör katılımcıya çağrı yapıyor.
Empatiye Dönüş: birden fazlası için tasarım, yemek masasında bir araya gelmeyi ve paylaşmaya dair diğer gelenekleri coşkuyla kucaklıyor. Masalarla, tencerelerle ve sofra takımlarıyla olduğu kadar sanal gerçeklik gözlükleriyle, dijital para birimleriyle ve çevrimiçi sohbet odalarıyla da ilgilenen 5. İstanbul Tasarım Bienali, kataloglamaktan ve sınıflandırmaktan kaçınıyor, mitlere ve ritüellere kucak açıyor. Bienalin ortaya attığı temel sorulardan bazıları, tasarımın hangi ortak hisleri öne çıkardığına ve bir bakış açısından, bir boyuttan, bir bedenden fazlası için (ve onlardan yola çıkarak) nasıl tasarlayabileceğimize dair. Bienal, bu sorulara empati anlayışımızı tekrar canlandırarak değinmemizi öeriyor.
Mariana Pestana’nın küratörlüğünü üstleneceği 5. İstanbul Tasarım Bienali’nde Billie Muraben asistan küratör ve editör yardımcısı, Sumitra Upham da programlar küratörü olarak görev alacak.
Bienalin sergi tasarımını İstanbul merkezli kolektif Future Anecdotes üstlenirken, grafik tasarım Porto merkezli Studio Maria João Macedo imzasını taşıyacak.
Empati üzerine
Empati sözcüğü 1910’larda ortaya çıktı. Yunanca pathos sözcüğünün önüne em ekinin getirilmesiyle birlikte hissetmek anlamını kazanan sözcük, Almancadaki Einfühlung sözcüğünün bir tercümesiydi. Psikoloji çevrelerinde doğan bu terim, bir nesnenin estetik deneyiminin onu izleyenin bedenini nasıl etkilediğini tanımlamak, hislerin bir nesneden bir insana aktarılabildiğini vurgulamak için kullanılıyordu. Günümüzde diğer insanların ifadelerini ve hislerini algılama yetisini tarif etmek için kullanılsa da 1910’larda insandan farklı gövdelerin arasındaki ilişkileri de barındıran, çok daha kapsayıcı bir anlamı vardı.
Farklı tarihsel dönemlerde empati, ötekinin bakış açısına, kimi zaman bedensel olarak bürünme, yabancı biçimlere girme, nesnelere dönüşme veya farklı gerçeklikleri ikame etme yetisi gibi anlamlara sahip oldu. Psikolojik, politik ya da estetik bağlamlarda empati; benzeme, taklit, aktarım ve yansıtmayla ilişkilendirildi. Empathy: A History (Empati: Bir Tarihçe) adlı kitabında Susan Lanzoni’nin aktardığına göre Roma ve Floransa’da bulunan müzelerdeki heykelleri gözlemlemenin bedeninde uyandırdığı hisleri kayıt altına alırken erkek mahlası (“Vernon Lee”) kullanan Violet Page, empatiyi kişinin kendi hayatını bir nesneye ödünç vermesi olarak tanımlıyordu.
Bugün, aradan 100 yıl geçmişken, terimin ilk algılanma biçimine dönüş zamanı gelmiş gibi görünüyor. İçinde yaşadığımız ekolojik kriz, keşif ve özütleme çalışmalarına dayalı ilerleme ve kalkınma anlayışıyla doğrudan ilişkili. Aydınlanmadan bu yana Batı düşüncesine egemen olmuş Kartezyen yöntem geçerliliğini yitirmiş durumda. İnsan-sonrası paradigması, her şeyin dünyayla kendi ilişkisini kurduğunu, gerçekliğin tüm canlı ve cansız varlıklar arasındaki bir çoklu-doğal bütün olduğunu belirtiyor.
5. İstanbul Tasarım Bienali, empati sözcüğüne dönerken tasarım için hislerle, tesirlerle ve ilişkilerle ilgilenen yeni bir rol hayal etmek istiyor. İnsan-sonrası felsefi bakışının etkin olduğu günümüz koşullarını ve güncel teknolojik ufku dikkate aldığımızda, bu yaklaşımlar yepyeni bir potansiyel kazanıyor.
5. İstanbul Tasarım Bienali’nin kapsamı
5. İstanbul Tasarım Bienali, empatinin tanımını yeniden düşündürürken bir bakış açısından, bir boyuttan, bir bedenden fazlası için yapılan tasarımları sahipleniyor:
Bir BAKIŞ AÇISINDAN fazlası (merkezi değiştirme biçimi olarak tasarım)
Empati, bedenimizin konumunu dünyayla ilişkilendirerek tanımakla başlıyor. Algılarımızı şekillendiren belirli bir nokta var ve bu nokta hislerimizi belirliyor. Uzaydan Dünya’ya bakan astronotlar, zaman içinde “kuşbakışı etkisi” olarak adlandırılan “şaşkınlık ve hayret” dolu bir estetik deneyimden bahsediyor. Bu derin duygusallık, astronotlar için, Dünya’yla ve birbirleriyle bağlantılı olma hissini pekiştiriyor.
Astronotların yaşadığı bu bilişsel değişime benzer şekilde aynalar, lensler, kameralar ve tarayıcılar gibi tasarım araçları, görüş açılarımızın merkezlerini değiştirmemize yardımcı oluyor, başka türlü algılayamayacağımız bazı şeyleri görmemize olanak sağlıyor. Yeni bakış açıları, yeni hisleri ve gerçeklik anlayışlarını harekete geçiriyor. Günümüzde hangi tasarım araçları, hangi bakış açılarını ortaya çıkarıyor? Tasarım dünyayı anlamlandırmamıza nasıl yardımcı oluyor?
Bir BOYUTTAN fazlası (aktarım biçimi olarak tasarım)
Empati, hislerin bir bedenden diğerine aktarımını tanımlıyor. Bu, iki bedenin uzaktan birbirine bağlanması anlamına geliyor. Yapay zekâ, bilginin ve düşünce süreçlerinin insanlardan makinelere aktarımından yola çıkıyor. 5G destekli akıllı şehirler, enformasyonun canlı ve cansız gövdeler arasında yol aldığı bir yapı vaat ediyor. Nesnelerin İnterneti, bir cisimler ağı tarafından “sezilen” veri toplama yöntemine dayanıyor. Artırılmış gerçeklik, bedenlerin aynı anda farklı âlemlerde var olmasına olanak sağlıyor. Bazı ülkelerde televizyondan bile fazla izlenebilen Twitch gibi platformlar, sanal ve gerçek dünyayı iç içe geçiriyor. Empati bu tür platformlarda nasıl oluşuyor? Yeni mecralar hangi his ve ilgi yapılarını öne çıkarıyor?
Bir BEDENDEN fazlası (içkinlik biçimi olarak tasarım)
Empati, birden fazlası olduğumuz anları tanımlıyor. Feminist teorisyen Rosi Braidotti, Posthuman Knowledge’da (İnsan Sonrası Bilgi) insan-sonrası paradigmasının, bizi insanmerkezciliğin ötesinde sosyal bağ kurmanın ve topluluk oluşturmanın yeni biçimlerini araştırmaya davet ettiğini belirtiyor. Tasarımı yalnızca bir bedene uygun olmayan, insan ya da hayvandan sebze ya da minerale dek birçok beden ve gövdeyi bir araya getiren bir faaliyet olarak düşünmek nasıl mümkün olabilir? Ayrıca, Sara Ahmed gibi biliminsanlarının belirttiği gibi nesneler normatif davranışları düzenleyerek hayatlarımızı yönlendiriyorsa, müşterekliğin sabit biçimlerini bozan ve yoldan saptıran nesneler hangileri?
5. İstanbul Tasarım Bienali’nin yapısı
5. İstanbul Tasarım Bienali, Mutfak ve Gözlemevi başlığı altında sergilerin yer alacağı iki ayrı mekâna yayılacak.
Bir mutfakta toplumsal, ekonomik ve kentsel dinamikler gözlemlenebilir. Mutfakta dil, hem tatmak hem de sohbet etmek için kullanılır. Mutfak masasındaki bedenler ofis masası ya da toplantı masasından farklı hareket eder. Bienalin Mutfak bölümünde de yiyecekler aracılığıyla insan-sonrası varlığımızın temas ve inşa ettiği çoğul evrenlere erişeceğiz. Yiyecekler, mikrobik yaşamdan zirai âdetlere dek evrenbilimin eşzamanlı ölçeklerine erişmemize olanak sağlayacak. Tıpkı bir laboratuvar gibi deneylerin yapılacağı Mutfak, hem profesyonellere hem de amatörlere açık bir mekân olacak.
Bu programda mutfak hem gerçek hem de mecazi anlamıyla kullanılacak. Yemek odası takımları, çatal bıçak setleri, oturma düzenleri, tencereler ve tavalarla birlikte yemeğin ortaklaşa hazırlığı ve tüketimi için gerekli diğer cisimlerden oluşan bir nesneler kütüphanesi sergilenecek ve kullanılacak. Böylelikle Mutfak, tabaklar, masa örtüleri, sandalyeler ve bardaklardan çorbalara, et suyuna ve turşuya kadar tasarım pratiklerinin farklı formlarını sunacak. Her türden misafir dönüşümlü olarak ev sahipliğini üstlenecek; alanın, menünün ve Mutfak’ta gerçekleşen konuşmaların yapısını değiştirecek. Program ilhamını, üzerine yemek konulan bir yaygı ya da masa anlamına gelse de daha çok bir tür birliktelik hâlini çağrıştıran “sofra” sözcüğünün kültürel öneminden alıyor.
Mutfak etrafında şekillenecek projeler ve etkinlikler için 2020 Ocak ayında bir açık çağrı yapılacak. Yemek uzmanları, aşçılar, ürün tasarımcıları, mimarlar ve yemek yeme meraklıları, gelişmeleri takip edin!
Gözlemevi bölümü ise ana sergiye ev sahipliği yapmanın yanı sıra günümüz dünyasının empati pratiklerinin izleneceği, kaydedileceği ve icra edileceği bir platform oluşturacak. Mekân, birden fazla bakış açısı, birden fazla boyut ve birden fazla beden için, onlardan hareket ederek ve onlarla birlikte yapılan tasarımı yansıtan araçlar, cihazlar, enstalasyonlar ve başka objeler içerecek.
Genç Küratörler Grubu
İstanbul’da yaşayan genç küratörlerden oluşacak Genç Küratörler Grubu, 5. İstanbul Tasarım Bienali kapsamında çalışmalar yürütecek.
Kentteki uygulamacılar, düşünürler ve üreticilerle bir araya gelerek temaya yerel bir bağlam kazandırmayı hedefleyecek grup, bienalin Türkiye’deki tarihsel yaklaşımlarla bağlar kurmasına olanak sağlayacak. Daha genç bir neslin temsilcileri olarak küratörlerin bakış açılarını genişletecek bu grup, bienalin küratöryel ekibinin bir parçası olarak serginin anlatısına ve konumlandırılmasına katkıda bulunan projeler önerecek, seçecek ve yürütecek. Ayrıca bienalin yayınına katkıda bulunacak.
Biyografiler
Mimar ve küratör Mariana Pestana, eleştirel toplumsal uygulamalarla ve hem teknolojik gelişmelerin hem de ekolojik krizin şekillendirdiği alternatif gelecekleri kurmacanın yardımıyla yeniden hayal etmekle ilgileniyor. Çalışmalarını Londra ve Porto’da yürüten Pestana, The Decorators adlı kolektifin ortak kurucularından. 2011’de kurulan topluluk, kamusal alana yayılan müdahaleler gerçekleştiriyor ve kültürel programlar düzenliyor. Pestana, geçmişte Victoria ve Albert Müzesi’nin (V&A) Mimarlık, Tasarım ve Dijital Bölümü’nde küratör olarak çalıştı, ayrıca Londra Sanat Üniversitesi bünyesindeki Central Saint Martins ve Chelsea Sanat Koleji’nin yanı sıra Kraliyet Sanat Koleji gibi kurumlarda ders verdi. Victoria ve Albert Müzesi’ndeki Gelecek Burada Başlıyor’un (2018), Lizbon’da bulunan Sanat, Mimarlık ve Teknoloji Müzesi’nde (MAAT) yer alan Çevreci Vizyonerler: Antroposen’in Ardından Sanat ve Mimarlık’ın ve Matadero Madrid’de sergilenen Çevreci Vizyonerler: Türlerarası Bir Geleceğe Doğru’nun ortak küratörlüğünü üstlendi. Çevreci Vizyonerler serisinin üçüncü sergisi, Kasım 2019’da Kraliyet Sanat Akademisi’nde açıldı. Pestana ayrıca Yakın, Daha Yakın temasıyla düzenlenen Lizbon Mimarlık Trienali’nin (2013) üç sergisinden biri olan Gerçek ve Diğer Kurgular’ın ve Dünya Ekonomik Forumu (2016) kapsamında V&A tarafından sergilenen Gelecekte Bu Zamanlar’ın küratörlüğünü üstlendi, 2019 Porto Tasarım Bienali için Kurmaca Uygulaması adında, genç küratörlerin yer aldığı deneysel bir laboratuvar hazırladı. Doktorasını Bartlett Mimarlık Okulu’nda tamamladı.
Billie Muraben Londra’da yaşayan bir yazar, editör ve eğitmen. Artsy, Disegno, Elephant, Eye, Maharam Stories, Port ve Varoom başta olmak üzere birçok yayın için yazılar yazdı, The Gourmand’ın web editörü olarak çalıştı. Çalışmaları, en geniş tanımıyla tasarıma duyduğu ilginin yanı sıra sanat ve tasarım bağlamında öncelik verilen alanları, mekânları ve uygulamaları sorgulamaktan besleniyor. İngiliz ve Türk asıllı olduğu için Doğu Akdeniz’den çıkan çalışmalara özel bir ilgi duyuyor. Geçmişte sanat uygulamaları için potansiyel bir dağıtım merkezi olarak televizyon, postmodern mimari ve harabe değeri, gücün abidevi bir simgesi olarak dans eden fıskiyeler üzerine yazdı. Central Saint Martins Üniversitesi’nin Grafik İletişim Tasarımı bölümünün Deneyim & Çevre platformunda ders veriyor, bundan önce de Kraliyet Sanat Koleji’nde (RCA) yüksek lisans seviyesinde görsel iletişim, Camberwell Sanat Koleji’nde lisans seviyesinde illüstrasyon dersi verdi. Şu an Londra İletişim Koleji’nin Grafik Medya Tasarımı bölümünün tasarım araştırması üzerine ortaya koyduğu bir yayın ve sempozyum olan A Line which Forms a Volume’un üçüncü edisyonunun editoryal danışmanlığını üstleniyor. Yüksek lisansını RCA’nın Görsel İletişim bölümünde tamamladı.
Sumitra Upham Londra’da yaşayan, sanat, tasarım ve teknolojinin kesiştiği alanlarda çalışan bir küratör. Şu sıralar Londra Tasarım Müzesi’nin Kamusal Programlar Kıdemli Küratörü olarak çalışıyor, kamusal programlardan, misafir sanatçı programlarından ve geçici projelerden sorumlu. Geçmişte Londra Güncel Sanatlar Enstitüsü’nde yardımcı küratör ve Coin Street Community Builders adlı sosyal girişimde tasarım küratörü olarak görev aldı, Londra’da bulunan White Cube’un sergi ekibinde çalıştı. Geçtiğimiz yıl Londra Mimarlık Festivali’nin küratöryel komitesinde yer aldı.
Future Anecdotes, anlatı ve mekân kurguları üzerine çalışan bir kolektif. Grup, sergileme, sergi yapımı, yayıncılık ve kamusal eylemlilik üzerine 2010’dan beri kafa yoruyor. Future Anecdotes’un tasarımını üstlendiği sergiler arasında Van Abbemuseum’un kalıcı sanat koleksiyonunu düzenledikleri The Way Beyond Art ve beraberindeki kullanıcı mekânları Werksalon (2018-2021), SALT ev sahipliğinde gerçekleşen Yerelde Modernler (2013) ve Erivan, Minsk ve Moskova’da sergilenen The City of Tomorrow (2019-2020) yer alıyor. Future Anecdotes, 2. İstanbul Tasarım Bienali kapsamındaki Okuma Odası’nın da müellifi.
Maria João Macedo 2008’den bu yana sürdürdüğü grafik tasarım pratiğini kitaplar ve görsel kimlikler etrafında şekillendiriyor. Kendi imzasındansa içeriğin öne çıkmasını önemseyen yaklaşımı, diyaloğa ve etkileşimlere dayanıyor. Macedo’nun kendi adını taşıyan ve çoğunlukla sanatçılar, küratörler ve kültür kurumlarıyla çalışan stüdyosu, 2018’den bu yana Lizbon’da bulunan Culturgest’in görsel kimliğinden, 2014’ten bu yana da Serralves Güncel Sanat Müzesi Koleksiyonu’nun yayınlarından sorumlu. Von Calhau, Bruno Pacheco, Vasco Barata, Alberto Carneiro ve Nairy Baghramian gibi sanatçıların kitaplarının tasarımlarını da yapan Maria João Macedo, 2014’ten bu yana Porto’da güncel sanat sergileri düzenleyen, kâr amacı gütmeyen bir sanat alanı olan Sismógrafo’nun editoryal programının kurucusu ve yöneticisi.
VitrA’nın desteği devam ediyor
İstanbul Tasarım Bienali, 2012’de gerçekleşen 1. İstanbul Tasarım Bienali’nden bu yana bienalin gerçekleşmesini mümkün kılan ve desteğini bu yıl da sürdüren VitrA’ya teşekkür eder.
4. İstanbul Tasarım Bienali “ Okullar Okulu “
22
Eylül - 04 Kasım 2018
Pera
Müzesi, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) iş birliğiyle, “Okullar Okulu”
temalı 4. İstanbul Tasarım Bienali’ne ev sahipliği yaptı. İKSV tarafından VitrA
sponsorluğunda ve Jan Boelen’ın küratörlüğünde düzenlenen 4. İstanbul Tasarım
Bienali’nde Vera Sacchetti yardımcı küratör, Nadine Botha asistan küratör
olarak görev aldı.
İstanbul
Tasarım Bienali, tarihsel açıdan zengin bir bağlam içinde kurulmuş bir “tasarım
üzerine eleştirel düşünme alanı” olarak, hem tasarımın hem de tasarım
eğitiminin üretimini ve çoğaltılışını sorgulama imkânı sunuyor. 2018’deki 4.
İstanbul Tasarım Bienali, önceki tasarım bienallerinin mirasının üzerine
ekledikleriyle kendini yeniden icat ederek araştırma, deney yapma, kentten ve
ötesinden yeni bir şeyler öğrenme imkânı sunan, üretken, süreç odaklı bir
eğitim ve tasarım platformuna dönüşmeyi hedefliyordu.
4.
İstanbul Tasarım Bienali’nin başlığı Okullar Okulu. Geleneksel tasarım
etkinliklerine dair zaman ve mekân anlayışını esneten bienalin, tasarım ve
eğitim için alternatif yöntemler, sonuçlar ve biçimler üretilmesini sağlarken
küresel boyuttaki ivmeye de ayak uydurabilecek, yılın tümüne yayılan bir
programı oldu. Okullar Okulu, yaratıcı üretimi, sürdürülebilir iş birliklerini
ve toplumsal bağlantıların kurulmasını teşvik eden bir dizi dinamik öğrenme
biçimi ortaya koydu. Altı ayrı temayı inceleyen bu öğrenme yeri, güçlenmek,
düşünmek, paylaşmak ve odaklanmak için bir ortam sağladı ve belirli durumlara
karşılık veren cevaplar sundu.
Pera
Müzesi’nde yer alan Ölçekler Okulu (Scales School), ilk bakışta toplumsal
uzlaşmaya dayalı gibi görünen sosyal, ekonomik ve entelektüel
sınıflandırmaların, ölçümlerin, kurumsallaşmış norm, standart ve değerlerin
değişkenliğini araştırdı. Ölçekler Okulu, kent mekânlarının öğrenmeye etkisini,
eski ve yeni veri üretim teknolojilerinden faydalanarak görünür hâle getirmeyi
amaçlıyordu.
Parajanov “ Sarkis ile “
Tarih: 13 Aralık 2018 - 17 Mart 2019
Yer: Pera müzesi
Pera Müzesi, şiirsel sinemanın ustalarından ünlü
yönetmen Sergey Parajanov’un çok yönlü çok kültürlü görsel sanatlar dünyasından
tüm dönemlerini bir araya getiren bir seçkiyi Türkiye’de ilk kez izleyiciyle
buluşturdu. Gelenekselden pop art’a uzanan geniş bir yelpazede, çarpıcı
özgünlüğüyle ürettiği, kolajlardan film sahnesi taslaklarına, kostümlerden
desenlere, resimlere, mozaiklere, objelere, fotoğraflara, çok sayıda yapıtın
yer aldığı sergi sanatçının zengin dünyasına ışık tuttu.
Tiflis doğumlu Parajanov çocukluğunda şan ve keman
eğitimi alır, bale ve resimle ilgilenir, bir tiyatro topluluğunda çalışır,
senaryo yazar, güzel sanatların her dalıyla ilgilidir. Moskova’ya yerleşir ve
Sinema Araştırmaları Enstitüsü’nde eğitim alır. Benzersiz ve şaşırtıcı diliyle
sinema tarihinin en önemli yönetmenleri arasındadır.
Yapıtlarında, çocukluk, aile, din, esaret, özgürlük,
çok kültürlülük ve geleneksel temalar ön planda olsa da yaşama dair her şey yer
alır. Üslubu pek çok türe yakınlaşsa da hiç birine tam olarak oturmaz, kendine
özgüdür. Muhalif tavrı nedeniyle Sovyet rejimiyle zorlu çekişmelerin ardından
uzun esaret dönemleri geçirir, sinema yapma imkânı elinden alınır. Kolajlarına
bu sıralar başlar; onun için her şey malzemedir, yarattığı sınırsız fantezi
dünyası ve sembolizmle bir obje sanatı ustasıdır. Bunlar ona aynı zamanda
özgürlük ve sınırları aşma imkânı da sunar. Güçlü yaratıcı enerjisi
sinemasından sonra kolajlarında ifade bulur.
Sergide, Parajanov’a tutkuyla bağlı başka bir usta
sanatçının, Sarkis’in Parajanov’a dair ürettiği ve bir selamlama niteliği
taşıyan yapıtları da önemli bir yer aldı.
Erivan’daki Sergey Parajanov Müzesi iş birliği ile
hazırlanan sergiye paralel olarak derlenen bir film seçkisi de gösterime
sunuldu.
Evi Yeniden Kurmak
Tarihler:
13 Ekim 2016 – 13 Ocak 2017
Yer:
Galeri KHAS
Kadir
Has Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Galeri Khas, yeni döneme
küratörlüğünü Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman’ın yaptığı Eda Soylu’nun ‘Evi
Yeniden Kurmak’ isimli sergisiyle giriyor.
Eda
Soylu’nun mekan düşüncesinin ve özel olarak da ev kavramının sökümüne ve yeniden
kurulmasına dayanan çalışması galeri mekanında kurulmuş bir yerleştirme. Gerek
farklı evlerin yıkımlarından toplanmış yapı malzemelerini gerekse sanatçının
kendi evinden ‘söktüğü’ ve galeri mekanına taşıdığı mimarlık elemanlarından
oluşturduğu yerleştirmesi ev, hane, mekan kavramlarının yapısökümünü ve yeniden
inşasını içeriyor.
Soylu,
galeri mekanına ise betonla bütünleştirdiği gerçek kurutulmuş çiçekleri
uygulayarak ve bunları çiğneyerek yok etmesini isteyerek izleyiciyi karmaşık ve
kendisiyle çelişen bir eyleme sürüklüyor.
13
Ekim’de açılacak serginin küratörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Hasan Bülent
Kahraman, Soylu’nun sergisini değerlendirirken bu yapıtın içinden geçmekte
olduğumuz kentsellik dönemine bireysel hafızalar üstünden getirilmiş bir
doğrudan müdahale olduğunu, bizi, kendimize ait olanla bizim dışımızdakinin
ortak öyküsünü yaşamaya zorladığını, bunun da tam bir deneyim ve edim olduğunu
belirtiyor. Soylu’nun işini katmanlı, çoklu okumalara açık bir yapıt olarak
nitelendiriyor.
Soylu’nun
sergisi 13 Ocak 2017 gününe kadar açık kalacak.
“ MEKAN TASARIMINDA YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR“
Yer :MSGSÜ Fındıklı Kampüsü, Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu
5. Uluslararası İç Mimarlık sempozyumumuzun 3-6 Mayıs 2016 tarihleri arasında
yapılması planlanmaktadır. Sempozyumun bu yılki ana teması “Mekan Tasarımında
Yenilikçi Yaklaşımlar” olarak belirlenmiştir. Yenilikçilik temelinde yeniye
açık olma tavrını temsil etmekle beraber yeni fikirlerin değer yaratacak
sonuçlara ulaştırılma çabasının da genel ifadesidir. Durmaksızın ve hızını
güngeçtikçe arttırarak değişen tasarım dünyasında, hiç olmamışın arayışındaki teknik,
teknolojik ve estetik çabaların toplamının göstergesi durumundaki mekan ve
mekan tasarımına katkıda bulunan, dolaylı dolaysız etkileşim içerisinde olan
tüm endüstriler geçmişin yenilikçilik parametrelerini terkederek günümüzün
beklentilerine cevap verecek bir yenilikçiliğin de tanımını yapmak
durumundadır. Yenilikçilik; yeniye açık olmakla beraber, yeni fikirleri hayata
değer katacak hale getirmek demektir. Durmaksızın değişen tasarım dünyası ve
ilişkili tüm endüstriler bir şekilde mekanı kullanarak kendini son kullanıcıya
yenilikçi yaklaşımlarıyla duyurmak durumundadır. Günümüzün iletişim
teknolojileri ve sosyal değişim göz önüne alındığında verilmesi gereken karar;
her bir sektörün kendi yenilikçilik tanımını mı yapacağı ya da bir başka
yenilikçilik liderinin takipçisi mi olacağıdır?
Günümüz dünyasının yenilikçilik
anlayışı; rastlantısal buluşlar değildir… Planlı eylemler, sınanmış fikirler,
üretimde ve kullanımda sıfır hata veren sonuçlara dayalı, kültürüne sadık ama
evrensel veriler boyutunda üretilmiş ürünler günümüz yenilikçi ürünleridir.
Ekonomik ve sosyal değişim-dönüşümlerin de etkisinde olan tasarım yenilikçilik
adı altında kontrolsüz bir yozlaşma tehlikesini de taşımaktadır şüphesiz. Ancak
günümüz iletişim mekanizmalarının en üst düzeyde kullanılması, ve kültürler
arası diyaloğun sürdürülmesi bu türden bir yozlaşmanın da önünü kesecektir.
Mekan tasarımında; köprüler kurularak
oluşturulacak yenilikçi yaklaşımların sadece algısal boyutlarının değil aynı
zamanda hukuki zeminde korunmasından, alt kültürlere yapması muhtemel etkilerin
sosyolojik boyutuna, kullanılacak malzeme ve kullanım prensiplerinin ekolojik
etkilerinden, sanal dünyadaki küresel iletişime etkisine kadar sınırsız sayıda
uğraşı alanındaki perspektiflerle açılımlarının yapılacağı sempozyumumuzda şu
alt başlıklar öncelik taşımaktadır:
-Tasarım ve Tasarımcının Bağımsızlığı
- Özgünleşebilme
- Gelenek - Gelecek İlişkisi
- Kültürel Perspektifte Yenilikçilik
- Yenilenmenin Önündeki Engeller
- Sanayi, Üretim ve Yenilik Üçlüsü
- Sosyal Medya ve Yeni Mekan Algısı
- Teknoloji ve Melez Mekan (Siber Mekan, Hiper ve Sibernetik Mekan )
- Mekanın Felsefesi
- Yenilikçiliğin Sürdürülebilirliği
- İnovatif Ekosistemler ve Dijital Ekosistemler
alt başlıkları üzerinden ilişkilendirilen araştırma ve görüşlerin tartışmaya
açılacak olması, tasarımcılar ve endüstriyel sektör açısından da ayrı bir önem
taşımaktadır. Daha önceki deneyimlere dayanılarak katılımcı sayısının
akademisyenler, mimarlar odası ve içmimarlar odası mensupları başta olmak üzere
yaklaşık 2500 kişi civarında olacağı öngörülmektedir.
Sevgili Dostumuz; 3-6 Mayıs 2016 tarihinde düzenleyeceğimiz 5. Ulusulararası İç
Mimarlık “MEKÂN TASARIMINDA YENİLİKÇİ YAKLAŞIMLAR” sempozyumumuza katılım için
gerekli şartlar aşağıda belirtilmiştir.
KATILIM
Sempozyuma katılım bildiri veya poster bildiri ile olacaktır. Katılımcılar
sempozyum ön başvurularını ve bildiri özetlerinin gönderimini www.icmimarliksempozyumu.org
web sitemizden online olarak yapacaklardır. Sempozyum ön başvurusu için
belirlenen son tarih 1 Şubat 2016’dır.
Sempozyumumuza katılım için gönderilen bildiri özetleri, sempozyum takviminde
belirtilen tarihler içerisinde değerlendirilecektir. Kabul edilen başvuruların
geniş formatlı özetleri kitaplaştırılacaktır. Ayrıca kurulumuz tarafından
değerlendirilmeye alınıp seçilen bildiriler tam metin şeklinde ikinci bir
uluslararası sempozyum kitabı olarak bastırılacaktır. Sempozyum için katılım
ücreti 100€ (Yüz Euro) olarak belirlenmiştir. Katılım ücreti, özetlerin kabul
tarihinden sonra web sitemizde ilan edilen hesaba yatırılacaktır.
1 Şubat 2016 :
Son Özet Gönderim Tarihi
1-15 Şubat 2016 : Hakem Kurulu
Değerlendirme Tarihi
15 Nisan 2016 : Tam
Bildiri Metninin Son Gönderim Tarihi
3-6 Mayıs 2016 : Sempozyum Düzenlenme Tarihi
BİLDİRİ ÖZETLERİ KABUL ŞARTLARI
Bildiri Ana Başlığı :
Arial, Bold 12 punto
Bildiri Metin :
Arial Normal 11 punto
Yazar Adı/Adları, Kurum ve İletişim Bilgileri : Arial Normal 10 punto
Dipnot :
Arial Normal 9 punto
Bildiri özeti en az 500, en fazla 1000 kelime sayısı aralığında Türkçe ve
İngilizce geniş özet formatında olmalıdır.. (Özet; amaç, kapsam, yöntem, sonuç
ve anahtar kelimeleri mutlaka teşkil etmelidir.)
Sayfa standardı A4, tek satır aralığı, yazı karakteri Arial ve 11 punto olarak
belirlenmiştir. Sempozyumda bildiri dili Türkçe ve İngilizcedir.
Sempozyumlar Düzenleme Kurulu
Yrd. Doç. Dr. Saadet AYTIS..............Başkan
Yrd. Doç. Osman ARAYICI
Yrd. Doç. Şenay BODUROĞLU
Yrd. Doç. Işıl ÖZÇAM
Yrd. Doç. Esin SARIMAN ÖZEN
Yrd. Doç. Özkal Barış ÖZTÜRK
Yrd. Doç. Didem BEDÜK TUNCEL
Yrd. Doç. Dr. Saadet AYTIS..............Başkan Yrd. Doç. Osman ARAYICI
Yrd. Doç. Şenay BODUROĞLU
Yrd. Doç. Işıl ÖZÇAM
Yrd. Doç. Esin SARIMAN ÖZEN
Yrd. Doç. Özkal Barış ÖZTÜRK
Yrd. Doç. Didem BEDÜK TUNCEL
Yrd. Doç. Dr. Saadet AYTIS..............Başkan
Yrd. Doç. Osman ARAYICI
Yrd. Doç. Şenay BODUROĞLU
Yrd. Doç. Işıl ÖZÇAM
Yrd. Doç. Esin SARIMAN ÖZEN
Yrd. Doç. Özkal Barış ÖZTÜRK
Yrd. Doç. Didem BEDÜK TUNCEL Bilimsel Hakem Kurulu
Prof. Dr. Sonay ÇEVİK
Prof. Rosie ELVIN
Prof. Dr. Eser GÜLTEKİN
Prof. İnci Deniz ILGIN
Prof. Dr. Naser KABASHI
Prof. Dr. Christoph KORNER
Prof. Dr. Gül KOÇLAR ORAL
Prof. Meltem Eti PROTO
Prof. Dr. Hasan ŞENER
Prof. Dr. Gülay USTA
Prof. Dr. Binak BEGAJ
Prof. Dr. Onkar KULAR
Doç. Banu APAYDIN
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Gamze ÖNGEN
Dr. Uğur ÇAKIR
Prof. Dr. Sonay ÇEVİK
Prof. Rosie ELVIN
Prof. Dr. Eser GÜLTEKİN
Prof. İnci Deniz ILGIN
Prof. Dr. Naser KABASHI
Prof. Dr. Christoph KORNER
Prof. Dr. Gül KOÇLAR ORAL
Prof. Meltem Eti PROTO
Prof. Dr. Hasan ŞENER
Prof. Dr. Gülay USTA
Prof. Dr. Binak BEGAJ
Prof. Dr. Onkar KULAR
Doç. Banu APAYDIN
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Gamze ÖNGEN
Dr. Uğur ÇAKIR Sempozyum Sekreteryası
Arş. Gör Seval BERK
Arş. Gör. Burcu KÖSE KHIDIROV
Arş. Gör. Tolga KILIÇ
Arş. Gör Seval BERK
Arş. Gör. Burcu KÖSE KHIDIROV
Arş. Gör. Tolga KILIÇ Danışma Kurulu
Mihnea Vieru
Maurizio Favetta
Arben Sela
Arion Kabashi
Genc Fakurri
Hana Nixha
Besnik Shatri
Ljiljana Petroviç
Mihnea Vieru
Maurizio Favetta
Arben Sela
Arion Kabashi
Genc Fakurri
Hana Nixha
Besnik Shatri
Tarh:3-6 Mayıs 2016
BİLDİRİ İLE KATILIM
SEMPOZYUM TAKVİMİ:
Ljiljana Petroviç
Akbank Sanat Mimarlık Seminerleri Dizisi
Tarih:23 şubat
Ayşen Savaş “Belge Olarak Mimarlık”
Erimtan Müzesi Mimari araştırmasının çıkış noktası mimarlığı salt yapı olarak algılamanın ötesine geçip onu yorumlu ve eleştirel bir eylem olarak düşünebilmenin araçlarını ortaya koymaktı. Yangın sonrası terk edilmiş ve yapısal bütünlüğünü kaybetmiş üç tarihi yapının müzeye dönüştürülmesi süreci eleştirel bir belgeleme ve mimari bilgiyi koruma çalışmasıdır. Her eleştirel eylem, özünde eldeki yapıyı parçalarına ayırma, inceleme ve yorumlama süreçlerini barındırır; bu yöntemle eserin doğmasına neden olan kararların izlerini sürer ve bağımsız ele alınan parçalarını yeniden ve başka bir düzen içinde bir araya getirir.
Prof.Dr. Ayşen Savaş (Ph.D. M.I.T)
ODTÜ Mimarlık Fakültesi
Yüksek Lisans Çalışmalarını tarihi eserlerin kültür amaçlı yapılara dönüşümü konusunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve daha sonra Londra Universitesi’nde ve Doktora çalışmalarını temsil kuramları üzerine Amerika Birleşik Devletleri Massachussetts Institute of Technology (MIT) de tamamlayan Prof. Dr. Ayşen Savaş, Türkiye'de aralarında Sabancı Müzesi, MKEK Sanayi ve Teknoloji Müzesi, ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi ve Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nin de bulunduğu birçok müzenin oluşum ve dönüşüm projesine katkıda bulunmuş ve birçok tarihi yapıyı müzeye dönüştürmüştür. Dünya Müzecilik Konfederasyonu (ICOM) yönetim kurulu üyesi olarak 2013 yılında Türkiye’yi Brezilya’nın Rio şehrinde temsil eden Ayşen Savaş’ın Çin’in Şanghay kentinde 2010 yılında düzenlenen Dünya Fuarı’nda (EXPO) yer alan Türkiye Pavyonu için geliştirdiği tasarım konsepti bu alanda düzenlenen uluslararası yarışmada ikincilik ödülüne layık görülmüştür.
Halen Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’inde kuram ve tasarım dersleri veren Ayşen Savaş’ın aralarında 1990 Amerikan Mimarlar Odası, 1993, Amerikan Kadın Araştırmaları Ödülü, 1994 Schlossman Araştırma Ödülü ve EXPO Şangay İkincilik Madalya’sının da bulunduğu birçok ödülü bulunmaktadır.
Etkinlik ücretsizdir.
Önemli Hatırlatma: Salon kapasitesi 120 kişi ile sınırlıdır. Etkinlik davetiyeleri etkinliğin başlangıç saatinden bir saat önce dağıtılmaktadır
Ayşen Savaş “Belge Olarak Mimarlık”
Erimtan Müzesi Mimari araştırmasının çıkış noktası mimarlığı salt yapı olarak algılamanın ötesine geçip onu yorumlu ve eleştirel bir eylem olarak düşünebilmenin araçlarını ortaya koymaktı. Yangın sonrası terk edilmiş ve yapısal bütünlüğünü kaybetmiş üç tarihi yapının müzeye dönüştürülmesi süreci eleştirel bir belgeleme ve mimari bilgiyi koruma çalışmasıdır. Her eleştirel eylem, özünde eldeki yapıyı parçalarına ayırma, inceleme ve yorumlama süreçlerini barındırır; bu yöntemle eserin doğmasına neden olan kararların izlerini sürer ve bağımsız ele alınan parçalarını yeniden ve başka bir düzen içinde bir araya getirir.
Prof.Dr. Ayşen Savaş (Ph.D. M.I.T)
ODTÜ Mimarlık Fakültesi
Yüksek Lisans Çalışmalarını tarihi eserlerin kültür amaçlı yapılara dönüşümü konusunda Orta Doğu Teknik Üniversitesi ve daha sonra Londra Universitesi’nde ve Doktora çalışmalarını temsil kuramları üzerine Amerika Birleşik Devletleri Massachussetts Institute of Technology (MIT) de tamamlayan Prof. Dr. Ayşen Savaş, Türkiye'de aralarında Sabancı Müzesi, MKEK Sanayi ve Teknoloji Müzesi, ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi ve Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nin de bulunduğu birçok müzenin oluşum ve dönüşüm projesine katkıda bulunmuş ve birçok tarihi yapıyı müzeye dönüştürmüştür. Dünya Müzecilik Konfederasyonu (ICOM) yönetim kurulu üyesi olarak 2013 yılında Türkiye’yi Brezilya’nın Rio şehrinde temsil eden Ayşen Savaş’ın Çin’in Şanghay kentinde 2010 yılında düzenlenen Dünya Fuarı’nda (EXPO) yer alan Türkiye Pavyonu için geliştirdiği tasarım konsepti bu alanda düzenlenen uluslararası yarışmada ikincilik ödülüne layık görülmüştür.
Halen Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’inde kuram ve tasarım dersleri veren Ayşen Savaş’ın aralarında 1990 Amerikan Mimarlar Odası, 1993, Amerikan Kadın Araştırmaları Ödülü, 1994 Schlossman Araştırma Ödülü ve EXPO Şangay İkincilik Madalya’sının da bulunduğu birçok ödülü bulunmaktadır.
Etkinlik ücretsizdir.
Önemli Hatırlatma: Salon kapasitesi 120 kişi ile sınırlıdır. Etkinlik davetiyeleri etkinliğin başlangıç saatinden bir saat önce dağıtılmaktadır
Kaynak:http://www.akbanksanat.com/detay/23-02-2016/akbank-sanat-mimarlik-seminerleri-dizisi--aysen-savas
GELECEK ARTIK ESKİSİ GİBİ
DEĞİL
2 İstanbul Tasarım Bienali
1 Kasım – 14 Aralık 2014
Galata Özel Rum İlköğretim
Okulu / Harita
Pazartesi hariç hergün
10:00 – 19:00
Ücretsiz
2. İstanbul Tasarım Bienali
2. İstanbul Tasarım
Bienali, "Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil" başlığı altında şu sorunun
cevabını arıyor: “Şu anda gelecek nedir?” Bienal, tasarımcıları manifesto
üzerine yeniden düşünmeye, bu güçlü ve verimli janrı nereden geldiğimiz, nerede
bulunduğumuz ve nereye gittiğimiz konusunu yeniden ele almak için bir platform
olarak işe koşmaya davet ediyor.
Tarih boyunca manifestolar
sınırsız diyaloğu besleyen ve radikal bir süreç olarak sorgulamanın peşinden
koşan hedef beyanları olarak işlev gördü. Manifestolar çoğunlukla beyanla arzu
arasında bir yerde duran metinler olarak üretildi. Peki bugünün bağlamında
manifestoyu tasarımda eleştirel düşünce için bir katalizör olarak nasıl geri
kazanabiliriz? Manifesto bir eylem, bir hizmet, bir kışkırtma veya bir nesne
olarak yeni baştan icat edildiğinde, hem olumlu hem de olumsuz sonuçlara
yönelik özgün ürünler oluşturmak yolunda hangi yeni ihtimalleri barındırabilir?
Hızlı bir dönüşümden geçen
İstanbul, tasarıma ve tasarımın günlük hayatla ilişkisine dair alternatif
düşünce üretmenin merkezlerinden biri. Dolayısıyla, dünyamızın yeni koşullarına
cevap veren çeşitli tasarım fikirlerini buluşturacak bir bienal için ideal yer.
Şehri projeler, konuşmalar, atölye çalışmaları, yayınlar ve eylemler için
olduğu kadar online inisiyatifler oluşturmak için de dinamik bir uzam olarak
kullanacak olan bienal, toplumun yeteri kadar incelenmemiş veya göz ardı
edilmiş yönlerine odaklanan ve tasarlanmış, kurgulanmış ve sayısallaşmış
çağımız hakkında araştırma ve fikir alışverişini kışkırtacak yeni tutum ve
duyarlıkları teşvik eden uluslararası projelere yer verecek.
“Manifesto” kelimesi,
Latincedeki “belirtmek, açığa çıkarmak” anlamına gelen manifestare fiilinden
türetilmiştir ve “görünür kılma” eylemine işaret eder. Manifestolar, hızlı bir
değişim ve sorgulamanın yaşandığı, mevcut şartların geleceğe dair çoklu
vizyonlar oluşturma potansiyeli sunduğu anlarda ortaya çıkar. Tarihin üretken
anları, değişimden korkanlara göre değildir; 20. yüzyıl başında ortaya konan
manifestoların birçoğu kolektif eylemden taraf olmuş ve yeni bir başlangıcın
mümkün olması için şiddeti, yıkımı ve toplumsal kopuşu talep etmiştir (Fütürist
Manifesto, F. T. Marinetti, 1909; Süsleme ve Suç, Adolf Loos, 1910). Bazıları
da bir disiplini mekâna özgü analiz aracılığıyla yeniden düşünmenin (Las
Vegas’tan Öğrenmek, Robert Venturi, Denise Scott Brown, Steven Izenour, 1972)
veya içinde yaşadığımız dünyanın yeni bir portresini oluşturmak için geçmişi ve
şimdiyi buluşturmanın (Çılgın New York, Rem Koolhaas, 1976) yollarını
aramıştır. Başkaları ise ideal pratikler ve alternatif metodolojiler önermiştir
(İyi Tasarım için On Prensip, Dieter Rams, 1980’ler; Eleştirel Tasarım, Anthony
Dunne ve Fiona Raby, 1999). Onları ortaya koyan tasarımcılar kadar çeşitlilik
arz eden tasarım manifestoları bir dizi konuyu ele almışlardır: ekoloji,
bilim-kurgu, sürdürülebilirlik, oyun, renk, giyim, sorumluluk, şehircilik,
normalcilik, DIY (kendin-yap), hikâye anlatıcılığı, alternatif metodolojiler,
açık kaynak ve pesto sos!
Ne var ki 20. yüzyılın
sonuna gelinmesiyle beraber manifesto çağının da sona erdiği hissedilmeye
başladı. Manifestonun miadının dolduğu, tarihe karıştığı düşünülür oldu;
ütopyacı proje artık ne güncel ne de yeterli görünüyordu. 21. yüzyılı
katederken, acil meselelerin ve özellikle de küresel eşitlik dengesinin tekrar
ele alınabilmesini sağlayacak yeni diller, formlar ve yöntemler aranıyor.
Dolayısıyla içinde bulunduğumuz dönem, manifestonun ne olabileceği üzerine
tekrar düşünürken, manifestoyu tekrar gündeme almak, onun düşünceyi ifadeye
büründürme gücünden ve önemli soruları çerçeveleme yetisinden yararlanmak için
de uygun bir zaman.
Fikir tohumları ekmeyi,
diyaloğu ve tartışmayı teşvik etmeyi amaçlayan bu bienal, iki aşamalı bir çağrı
yoluyla seçilecek yeni sipariş ve çalışmaları sergileyecek (ayrıntılar için
aşağıya bakınız). Bienal, geleceği hayal ederken gündelik gerçekliklere
yaslanabilen tasarımları ve dünyayla ilişkiye geçme, dünyayı görme ve
anlamlandırma biçimlerimizi dönüştüren yenilikçi yaklaşımlar benimseyen
projelere yer verecek. Bugünün tasarım çalışmalarının bir portresini çizmeyi
hedefleyen bienal, tasarım alanının günümüz dünyasıyla kesiştiği, çoğunlukla
beklenmedik noktaların haritasını çıkaracak: beslenme, barınma, sağlık ve
güvenlik gibi temel insani ihtiyaçların yanı sıra, aşk, oyun, korku, ihtilaf,
bereket, sürdürülebilirlik, hareketlilik, erişilebilirlik, toplum ve
jeopolitika gibi daha az elle tutulur konularla tasarım dünyası arasındaki
kesişmeler.
Bir yandan yeni bir gelecek
hayal ederken öte yandan kendini geçmişin üzerine inşa edip aynı zamanda onu
yeniden yorumlayarak değişime önayak olan ve böylelikle süreç içinde her
ikisini de değişime uğratan manifestolar (metinler, eylemler, hizmetler, nesneler
veya başka şeyler) arıyoruz. Bienal, büyük iddiaların ve yüksek seslerin altını
çizmekle yetinmekten ziyade; incelikli, katmanlı yaklaşımları, tasarımın rolünü
sorgulayan, konuya çok çeşitli bakış açılarından, kuşaklardan ve yerlerden
yaklaşan alternatifler öneren manifestoların peşinde. Ne bir amaca ulaşmanın
aracı ne de kendi içinde bir amaç olan bienal, etkileşimi ve katılımı teşvik
ediyor. Bu aynı zamanda, tasarımın farklı pratikler içinde değişen kapsamını
araştırmak ve karşı karşıya olduğumuz küresel sorunlara ışık düşürmek için bir
fırsat.
İstanbul Tasarım Bienali
Tasarımın üretime, ekonomik
kalkınmaya, toplumsal gelişime, kültürel etkileşime ve bireylerin yaşam
kalitesine olumlu etkisini vurgulamayı hedefleyen İstanbul Tasarım Bienali,
kentsel tasarım (şehir ve bölge planlama), mimarlık, iç mimarlık, endüstriyel
tasarım, grafik tasarım, moda ve tekstil tasarımı ve yeni medya tasarımı gibi
başlıca tasarım mesleklerini ve bu mesleklerle ilişkili tüm yaratıcı alanları
kapsamaktadır. Bu alanların tümüne ait üretimleri, yenilikçi fikirleri ve
söylemleri ortaya koymayı ve toplumsal anlamda bir etkileşim sağlamayı
hedeflemektedir.
Türkiye'de ekonomik ve
endüstriyel kalkınmanın ivme kazanmasıyla birlikte yaratıcılık ve
yenilikçiliğin önemi de artmaktadır. Günden güne gelişen potansiyeli ve
çokkültürlü yapısıyla İstanbul, yaratıcı endüstrilerin yerel merkezi
konumundadır ve global bir merkez olma yönünde hızla ilerlemektedir. İstanbul
ve çevresindeki coğrafyadan doğan farklı bakış açılarının küresel çerçevede oluşmuş
tasarım söylemlerini zenginleştireceği inancıyla yola çıkan İstanbul Tasarım
Bienali, İstanbul’un son dönemde hareketlenen yenilikçi ve yaratıcı çalışmalara
katılımını amaçlamaktadır.
İstanbul Tasarım Bienali,
öncelikli olarak kamuoyunda "tasarım" farkındalığını artırmayı, ülke
için tasarım ve yenilikçilik politikalarının oluşumuna katkı sağlayacak bir
platform oluşturmayı, ulusal ve uluslararası ölçekte bir tasarım arşivinin ve
kaynakçasının oluşturulmasına katkıda bulunmayı, global tasarım problemlerini
ele alarak sergilerinde bunlar için geliştirilen farklı çözümleri sunmayı ve bu
bölgenin yaratıcı potansiyelini ortaya koymayı hedeflemektedir.
İstanbul Tasarım Bienali,
hem yurtdışından hem de Türkiye'den önemli örnekler sunarak tasarım kavramını sorgulamayı,
bu alandaki farklı eğilimleri, akımları ve yenilikçi düşünceleri tanıtmayı ve
İstanbullu izleyicilere aktarmayı amaçlar. Bienal, sadece çeşitli etkinliklerin
bir araya geldiği, iki ay süreli bir etkinlik olarak düşünülmemiş, yıl boyunca
gerçekleştirdiği faaliyetleri ile alışkanlık yaratacak, uzun vadede toplumsal
ve kültürel alanda gelişmeler sağlayacak bir yapıya sahip olacak şekilde
oluşturulmuştur.
2. İSTANBUL TASARIM BİENALİ
Tarih: 1 Kasım-14 Aralık 2014İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 2. İstanbul Tasarım Bienali, Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil başlığıyla,
Zoë Ryan küratörlüğünde, 1
Kasım-14 Aralık 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. 2. İstanbul Tasarım
Bienali, 9 Nisan Çarşamba günü Milano’daki Gallery at Exits’de, bienalin
küratörü Zoë Ryan ve İstanbul
Tasarım Bienali Direktörü Deniz Ova’nın katılımıyla yapılan kahvaltılı bir
basın buluşmasıyla uluslararası basın ve tasarım dünyasına tanıtıldı.
Toplantıda yaptığı konuşmada, 2. İstanbul Tasarım Bienali’nin kapsamlı
bir başlığa sahip olduğunu ve tema çerçevesinde incelenecek manifestoların
tasarım alanında eleştirel düşünceye olanak sağladığını belirten Zoë Ryan, “Manifestoyu tekrar gündeme alıp yeniden değerlendirmek istiyoruz.
Manifestonun gücünü, yeni düşünceleri ilan etmek ve önemli soruları
çerçevelemek için kullanırken, manifestonun ne olabileceği üzerine yeniden
düşünüyoruz. Böylece, sadece metinler değil, açık sistemler, eylemler,
servisler, provokasyonlar, objeler veya binalar gibi sonuçları olması planlanan
projeleri vurgulamak istiyoruz. Bienal bu tip projelerin bir araya gelmesinden
oluşacak” dedi.
Toplantıya, ABD, Almanya, Arjantin, Belçika, Fransa, Hindistan, İngiltere,
İsveç, İtalya ve daha bir çok ülkenin önde gelen yayınlarından AD, Architects
Newspaper, Clarin, Designlines, Disegno, Financial Times, FORM, Gentlewoman,
Harper’s Bazaar, ICON, Ideat, Interni, LS:N Global, Metropolis, New York Times,
Stylus, TLmag ve Wallpaper’in temsilcileri katıldı. Basın mensuplarının yanı
sıra İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent
Eczacıbaşı, Eczacıbaşı Holding CEO’su Dr. Erdal Karamercan, Londra Tasarım Festivali Direktörü Ben Evans,
Experimenta kurucularından Guta Moura Guedes, Design Miami Eski Direktörü Marianne
Goebbels ve Hong Kong M+ Müzesi Küratörü Aric Chen de toplantıdaydı.2. İstanbul Tasarım Bienali’nde 75 proje yer alacakToplantıda bienalin hazırlık sürecini ve önümüzdeki dönem projeleriyle
ilgili ayrıntılı bilgileri aktaran Zoë
Ryan, bienale ilginin çok büyük
olduğunu, Türkiye’den ve yurt dışından 800’ün üzerinde proje başvurusu yapıldığını
belirtti. Bienalde yer alacak 75 proje
arasında, San Francisco’dan Mansour Ouranah’ın dünyadaki nüfus artışı ve
kronik açlığa çare olarak insan tüketimi için çekirge yetiştirmeyi önerdiği
projesi LEPSIS:
Çekirge Yetiştirme Sanatı (LEPSIS: The Art of Growing Grasshoppers), Chicago’dan
Jessica Charlesworth ve Tim Parsons’un,
afet sonrası kapıp çıkılacak çantaların yerine önerdiği Alternatif Acil Durum Çantaları (Alternative
Bug Out Bags), mimarlar Cansu Cürgen ve Eren Tekin’in tasarım ile ilgili tweet
havuzundan oluşturduğu dinamik bir veri ağı görselleştirmesi olan Mimarlığı
Twitlemek | 140 karakter nelere kadir! (Tweeting Architecture: What hath 140 characters wrought!) projesi
ve kar amacı gütmeyen bir organizasyon olan Herkes İçin Mimarlık derneğinin
küresel işgal (occupy) protestoları gibi durumlarda, mimarlık alanının
mimarlardan alınması halinde neler olduğunu inceleyen #occupygezi mimarlığı (#occupygezi
architecture) projesi bulunuyor.Sergide ayrıca ziyaretçilere, İtalyan kolektif disturbATI’nin ABC Manifesto
Yazım ve Danışmanlık (ABC Manifesto Corporation Writers and Consultants)
servisi ile kendilerine özel manifesto ısmarlama imkânı verilirken, Can ve Aslı
Altay (Future Anecdotes Istanbul) ise okuma için
dinamik bir sosyal alan sağlayan Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil Okuma Odası
projesi ile derinlemesine düşünme ve yorumlama fırsatı sunacak.2. İstanbul Tasarım Bienali Ana Mekânı2. İstanbul Tasarım Bienali’nin ana mekânı Galata Özel Rum İlköğretim
Okulu, serginin yanı sıra birçok farklı etkinliğe de ev sahipliği yapacak. Bienal
kapsamında gerçekleştirilecek akademi programı, Kontraakt ekibinin yayın
kanalları, atölye çalışmaları, tasarım yürüyüşleri, yaratıcı film kuşağı,
seminer ile paneller gibi etkinliklerin ayrıntıları önümüzdeki aylarda
açıklanacak. 2. İstanbul Tasarım Bienali sergisi ücretsiz olarak gezilebilecek. Bienalin sergi
alanı, katalog ve görsel kimliği Project Projects ve SUPERPOOL, tanıtım
kampanyası ise Alametifarika tarafından hazırlanıyor.Gelecek Artık Eskisi Gibi DeğilGelecek Artık Eskisi Gibi Değil
başlığıyla
gerçekleştirilecek 2. İstanbul Tasarım Bienali, bugünün tasarım çalışmalarının
bir portresini çizmeyi hedefliyor. Bienal, tarih boyunca, sınırsız diyaloğu
besleyen, radikal bir süreç olarak sorgulamanın peşinden koşan ve hedef
beyanları olarak işlev gören manifestoların, sadece metinlerin üretiminde
değil, eylem, hizmet, kışkırtma veya nesne olarak nasıl yeni baştan icat
edilebileceği fikrini sorgulayacak. Bienal, geleceği hayal ederken gündelik
gerçekliklere yaslanabilen tasarımlara ve dünyayla ilişkiye geçme, dünyayı
görme ve anlamlandırma biçimlerimizi dönüştüren yenilikçi yaklaşımlar
benimseyen projelere yer verecek.
Come-in: Almanya’da Çağdaş Sanat Aracı Olarak İç Mekan Tasarımı
Yer:Rezan Has MüzesiTarih :26 Mayıs 2012 – 15 Temmuz 2012
Sanat ile tasarım arasındaki ilişkiyi sorgulayan “Come-in. Almanya’da Çağdaş Sanat Aracı Olarak İç Mekan Tasarımı” başlıklı sergi 26 Mayıs-15 Temmuz 2012 tarihleri arasında Rezan Has Müzesi’nde ziyarete açılıyor.
Sergi Goethe-Institut Istanbul, ifa (Institut für Auslandsbeziehungen e.V.), Kadir Has Üniversitesi ve Rezan Has Müzesi işbirliğiyle gerçekleştirilmektedir.
Küratörlüğünü Renate Goldmann’ın yaptığı ve 25 sanatsal sunumun yer aldığı sergi objeler, heykeller, mekân enstalasyonları ve videolardan oluşuyor. Bulundukları yer itibariyle ve belirgin şekilleriyle ilk bakışta mobilya, lamba veya iç mekân objeleri olarak algılanan nesneler, daha dikkatli bakıldığında çok renkli, abartılı hatta rahatsız edici görünümleriyle dikkat çekerek fazlasıyla algılama biçimimize veya iletişimsel bir olaya hitap ediyorlar. Bu özellikleriyle daha çok dekorasyon ya da mimari öğelerce belirlenmiş bir durumun fikrini, taslağını ya da duygusunu temsil ediyorlar.
Popüler bir yaklaşımla tasarım öğeleri diye tanımlayabileceğimiz eşyaların dizaynı öncelikli olarak yüzeysel işlevlere indirgeniyor, bu yapılırken de dikkat belirli alanlara ve o alanların yapısına yöneltiliyor. Bu şekilde işlevselliğin dışında kaldıkları için uygulamalı sanatın kriterleri dışında da kalan, yepyeni alanlar ortaya çıkıyor. İç mekân seçimleri tarihsel, otobiyografik ve estetik-eleştirel noktalarla bağlantılar kuruyor.
Come-in sergisinin bir diğer amacı ise, serginin açıldığı ülkelerde, o ülkede gerçekleştirilmiş ve serginin konusuyla benzer bir şekilde tartışan en az bir sanatsal sunumun da sergide yer almasıdır.
Rezan Has Müzesi, “Come-in. Almanya’da Çağdaş Sanat Aracı Olarak İç Mekân Tasarımı” sergisiyle, iç mekân sınırları içerisinde işlevsellik ve sanatsallık arasındaki ilişkiyi irdeliyor ve sanatseverleri, üç boyutlu çağdaş sanatın dinamik ortamına davet ediyor.
Kuratör: Renate Goldmann
Katılan Sanatçılar: Bettina Allamoda, John Bock, Matti Braun, Björn Dahlem, Tobias Danke, Raphael Danke, Heide Deigert, Christina Doll, Stefan Eberstadt, Extramücadele, Christian Flamm, Claus Föttinger, Dorothee Golz, Hans Hemmert, Eva Hertzsch, Stefan Kern, Andree Korpys, Markus Löffler, Isa Melsheimer, Adam Page, Tobias Rehberger, Peter Rösel, Daniel Roth, Silke Schatz, Erik Schmidt, Gregor Schneider, Tilo Schulz, Johannes Spehr, Jörg Wagner, Corinna Weidner
İstanbul Tasarım Bienali
Yer: 27 Mart Salıgünü Beyoğlu Gençlik Merkezi’nde
Tarih:22-27 Mart 2012
İstanbul Tasarım Bienali, 22-27 Mart 2012 tarihleri arasında, Türkiye’deki tasarım eğitimini ön plana çıkarmak, kurumları, öğrencileri ve sanayi temsilcilerini tasarımcılar ile buluşturarak, birbirlerinden öğrenmelerini, etkilenmelerini sağlamak amacıyla bir dizi Atölye Çalışması düzenleyecek. Bienalin “Kusurluluk” (Imperfection) teması çerçevesinde yapılacak çalışmalar, yurtiçi ve yurtdışından yaratıcı endüstrilerdeki profesyoneller ile farklı markaları üniversite öğrencileriyle bir araya getirerek, düşünme ve üretme süreçlerini birlikte deneyimlemeleri için imkân yaratacak.
Beş gün boyunca, farklı mekânlarda yürütülecek 11 ayrı atölye çalışmasında yaklaşık 200 üniversite öğrencisi, 30’a yakın uluslararası tasarımcı ile çalışma imkânı bulacak. İstanbul Tasarım Bienali Atölye Çalışmaları’na katılmak üzere İstanbul’a gelecek tasarımcılar arasında, Designer of the Future ödülüne layık görülen kil tasarımcısı Max Lamb, yemek tasarımının önemli isimlerinden şef
Marc Bretillot, mimarlık dünyasının yakından tanıdığı Luis Urculo, ürün tasarımı ve özellikle Hermes, Fendi gibi önde gelen markalarla yaptığı çalışmalarla isminden söz ettirmiş olan Anon Pairot ve doğal ve gündelik malzemelerle değerli takı tasarımları gerçekleştiren Amina Agueznay gibi tanınmış isimler yer alıyor.
İstanbul Tasarım Bienali eş sponsorlarından Koray Şirketler Topluluğu, Vestel ve VitrA’nın yanı sıra Coca-Cola, Matraş, Nef ve ROMAN Hazır Giyim sponsorluğunda gerçekleştirilecek Atölye Çalışmaları sonucunda ortaya çıkacak işler, fikirler, ürünler ile sürecin kendisi, İstanbul Tasarım Bienali süresince çalışmaların gerçekleştirildiği mekânlar/ortamlarda sergilenecek. Atölye çalışmalarının sergileneceği mekânlar ve etkinlik bilgileri, İstanbul Tasarım Bienali program kitapçığında ve haritasında da yer alacak.
Design Quartier Ehrenfeld, Domaine de Boisbuchet, Made in Şişhane, SALON Amsterdam/İstanbul, Sürdürülebilir Yaşam için Tasarım ve İnovasyon Girişimi ve TAG Platform gibi her biri alanında öncü olan kurum ve ekipler önderliğinde yürütülecek çalışmalar, partner firma ile birlikte belirlenen mekânlarda, 20’şer üniversite öğrencisinin katılımı ile gerçekleştirilecek.
22 Mart Perşembe günü başlayıp beş gün devam edecek Atölye Çalışmaları’nın bitiminde, 27 Mart Salı günü Beyoğlu Gençlik Merkezi’nde, tüm katılımcıları bir araya getirecek genel sunum yapılacak. Ücretsiz olarak gerçekleştirilecek bu sunumda, atölye liderleri çalışmalarını özetleyecek ve seçilmiş örnek işlerini sunacak. Tasarımcıların da katılacağı genel sunum, İstanbul Tasarım Bienali’nde yer alacak atölye çalışmaları sergilerine de bir ön bakış olacak.
VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: Mutluluk Fabrikaları
Yer: Feyziye Mektepleri Vakfı - Galeri Işık Teşvikiye
Tarih: 7 Şubat- 17 Mart
VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin işbirliğiyle gerçekleştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi projesinin ilk sergisi, 7 Şubat-17 Mart 2012 tarihleri arasında, Feyziye Mektepleri Vakfı’na ait Galeri Işık Teşvikiye’de izlenebiliyor. VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: Mutluluk Fabrikaları adlı sergi, başta alışveriş merkezleri ve ofis binaları olmak üzere, her gün milyonlarca insanın saatlerini geçirdiği ticari yapılardaki gündelik hayatı ve son 10 yıldaki dönüşümü ele alıyor. 2000 yılından bu yana üretilmiş ticari yapılardan oluşan bir seçkiye yer veren kitap ise sergiyle eşzamanlı olarak yayımlanıyor.
Küratörlüğünü Mimar Saitali Köknar’ın yaptığı “Mutluluk Fabrikaları”, ticari yapıları, binalar olmadan anlamaya çalışan bir mimarlık sergisi. Sergi, alışveriş merkezi (AVM) ve ofis binalarının kendine değil, şekillenmelerine sebep olan ilişkilere ve yarattıkları deneyimlere odaklanıyor. Vitrin mankeni, alışveriş sepeti, barkod gibi ticari unsurları da içine alarak, çoğunlukla tüketim odaklı gündelik hayatımıza ilişkin manzarayı açığa çıkarmayı hedefliyor.
Sergide, ticari yapıları çevreleyen konular, 16 bölüm altında 14 mimari ekibin katılımıyla inceleniyor. Projeye araştırmacı kimlikleriyle katılan ekipler, ticari yapıları çevreleyen verileri yorumlayarak; “Muhteşem Makinalar ve Sıradan Yaşamları, “Umut Tarlaları “Bu Şehirde Sanal Reklam Uygulaması Vardır”,“Dikkat Kaygan Zemin” ve “Çalışmasam” gibi ilgi uyandıran isimleriyle, ziyaretçileri etkileşime açık popüler bir sergiye davet ediyor. Bölümler aynı zamanda, serginin taşınıp saklanmasına da yarayan, özel tasarlanmış sandıkların içine yerleştirilerek sergileniyorVitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi hakkında VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği (TSMD), çağdaş mimarlıkta bellek oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla, VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi projesini hayata geçirdi. Proje, 2000 yılından sonra üretilen farklı yapı türlerini eksen alarak, Türkiye çağdaş mimarlık ortamını belgelemeyi, tartışmayı ve yeni çalışmalar için zemin oluşturmayı hedefliyor.
VitrA ve TSMD’nin mimarlık kültürümüze katkı sağlamak için geliştirdiği dizi kapsamında; sergi, panel ve yayınlar gerçekleştiriliyor. Proje, mimarlık ve tasarım alanlarında uzmanlaşmış pek çok profesyonel, akademisyen ve öğrencinin, yapılardan yola çıkarak üretim yapmasına olanak tanıyan bir platform sunuyor.
Tarih: 7 Şubat- 17 Mart
VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği’nin işbirliğiyle gerçekleştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi projesinin ilk sergisi, 7 Şubat-17 Mart 2012 tarihleri arasında, Feyziye Mektepleri Vakfı’na ait Galeri Işık Teşvikiye’de izlenebiliyor. VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: Mutluluk Fabrikaları adlı sergi, başta alışveriş merkezleri ve ofis binaları olmak üzere, her gün milyonlarca insanın saatlerini geçirdiği ticari yapılardaki gündelik hayatı ve son 10 yıldaki dönüşümü ele alıyor. 2000 yılından bu yana üretilmiş ticari yapılardan oluşan bir seçkiye yer veren kitap ise sergiyle eşzamanlı olarak yayımlanıyor.
Küratörlüğünü Mimar Saitali Köknar’ın yaptığı “Mutluluk Fabrikaları”, ticari yapıları, binalar olmadan anlamaya çalışan bir mimarlık sergisi. Sergi, alışveriş merkezi (AVM) ve ofis binalarının kendine değil, şekillenmelerine sebep olan ilişkilere ve yarattıkları deneyimlere odaklanıyor. Vitrin mankeni, alışveriş sepeti, barkod gibi ticari unsurları da içine alarak, çoğunlukla tüketim odaklı gündelik hayatımıza ilişkin manzarayı açığa çıkarmayı hedefliyor.
Sergide, ticari yapıları çevreleyen konular, 16 bölüm altında 14 mimari ekibin katılımıyla inceleniyor. Projeye araştırmacı kimlikleriyle katılan ekipler, ticari yapıları çevreleyen verileri yorumlayarak; “Muhteşem Makinalar ve Sıradan Yaşamları, “Umut Tarlaları “Bu Şehirde Sanal Reklam Uygulaması Vardır”,“Dikkat Kaygan Zemin” ve “Çalışmasam” gibi ilgi uyandıran isimleriyle, ziyaretçileri etkileşime açık popüler bir sergiye davet ediyor. Bölümler aynı zamanda, serginin taşınıp saklanmasına da yarayan, özel tasarlanmış sandıkların içine yerleştirilerek sergileniyorVitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi hakkında VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği (TSMD), çağdaş mimarlıkta bellek oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla, VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi projesini hayata geçirdi. Proje, 2000 yılından sonra üretilen farklı yapı türlerini eksen alarak, Türkiye çağdaş mimarlık ortamını belgelemeyi, tartışmayı ve yeni çalışmalar için zemin oluşturmayı hedefliyor.
VitrA ve TSMD’nin mimarlık kültürümüze katkı sağlamak için geliştirdiği dizi kapsamında; sergi, panel ve yayınlar gerçekleştiriliyor. Proje, mimarlık ve tasarım alanlarında uzmanlaşmış pek çok profesyonel, akademisyen ve öğrencinin, yapılardan yola çıkarak üretim yapmasına olanak tanıyan bir platform sunuyor.
Çağdaş Mimarlık Belleği
VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi’nin ilk ürünü Ticari Yapılar isimli kitap, 2000 sonrası Türkiye’deki mimari yaklaşımların tipolojiler üzerinden aktarılmasını amaçlıyor. Kitapta; inşaatı 2000 - 2010 yılları arasında tamamlanan AVM, ofis binası, iş merkezi, fuar, mağaza gibi ticari yapılara yer veriliyor.
VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi’nin ilk ürünü Ticari Yapılar isimli kitap, 2000 sonrası Türkiye’deki mimari yaklaşımların tipolojiler üzerinden aktarılmasını amaçlıyor. Kitapta; inşaatı 2000 - 2010 yılları arasında tamamlanan AVM, ofis binası, iş merkezi, fuar, mağaza gibi ticari yapılara yer veriliyor.
Proje kapsamında www.vitracagdasmi,marlikdizisi.com adresinde hazırlanan web sitesinde, kriterleri sağlayan tüm projeler yayınlanırken, kitapta ticari yapıların farklı karakteristiklerini örnekleyen 50 projelik bir seçkiye yer verildi. Projenin çıkış noktasını, çağdaş mimarlığımızla ilgili bellek oluşturmak, bunu yaparken de ivmelenerek artan yapı üretimini desteklemek oluşturuyor. Çalışmalarla; işveren beklentilerindeki değişimin, mimarın kullanıcıya ve çevreye karşı artan sorumluluğunun, malzeme ve yapı teknolojisindeki gelişmelerin tasarımlara nasıl yansıdığı inceleniyor. Bu okumaların her yıl farklı bir tipoloji üzerinden yeniden yapılması planlanıyor.
Editör Banu Binat’ın kaleminden…
Neden “Ticari Yapılar”?
Dizinin ilk kitabında ticari yapılara öncelik verilmesi, elbette tesadüf değil... Alışveriş merkezleri (AVM) ve ofis yapıları, son 10 yılda nitelik ve nicelik açısından büyük bir değişim yaşadı. Bu dönemdeki ekonomik ve sosyal değişim, çalışma hayatının yükselen temposu, üretme ve arz etme tekniklerindeki gelişimin izleri, ticari mekanların mimarisi üzerinden rahatlıkla okunabiliyor. Bu sebeple, dizinin ilk kitabında ticari yapılar aracılığıyla okunabilecek bir “değişen iş ve ticaret hayatı” pratiği hayata geçiriliyor. Binalar Olmadan Mimarlık Sergisi Kitaba paralel olarak kurgulanan sergi projesinde, değişen iş ve ticaret hayatı odağa alınıyor. VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi Sunar: Mutluluk Fabrikaları - Ticari Yapılar Üzerine Bir Sergi başlıklı sergi, her gün milyonlarca insanın saatlerini geçirdiği ticari yapılardaki gündelik hayatı ve kamusal yaşamın dönüşümünü konu ediyor. Ticari yapıları, binalar olmadan anlamaya çalışan mimarlık sergisi, AVM ve ofis binalarının fiziksel özelliklerine değil, şekillenmelerine sebep olan ilişkilere ve yarattıkları deneyimlere odaklanıyor. Vitrin mankeni, alışveriş sepeti, barkod gibi ticari unsurları da içine alarak, çoğunlukla tüketim odaklı gündelik hayatımıza ilişkin manzarayı açığa çıkarmayı hedefliyor. Ticari yapıları çevreleyen konuları 16 bölüm halinde inceleyen sergiye araştırmacı kimliğiyle katılan 14 mimari ekip; ticari yapıları çevreleyen verileri yorumlayarak, etkileşime açık popüler bir içerik oluşturuyor. Her bölüm, aynı zamanda serginin taşınıp saklanmasına da yarayacak, özel tasarımlı kutuların içine yerleştirilerek izlemeye sunuluyor. Yerleştirmeler, ekiplerin, ticari yapıları çevreleyen verileri herkes için erişilebilir kılmak için geliştirdiği, çoğu etkileşimli grafik, nesne ve oyunlardan oluşuyor. 7 Şubat - 17 Mart 2012 tarihleri arasında Teşvikiye’deki Galeri Işık’ta düzenlenen sergi, Eylül ayında Ankaralı izleyicilerle buluşacak.Küratör Saitali Köknar’ın kaleminden…Neden “Mutluluk Fabrikaları”?Yaşadığımız çağ, arzularımızın programlanıp yönlendirilebildiği, memnuniyet derecemizin nabzının tutulduğu, niyetlerimizin rakamlara vurulduğu, iç dünyalarımızın istatistiklere dönüştürülerek ölçülebilir olduğuna ikna edildiğimiz bir çağ… Mutluluğu ölçebileceğimizi kabul ettiğimiz andan itibaren, mutluluğu yönetebileceğimiz fikrinin akla düşmemesi uzak bir ihtimal olurdu... Mutluluğun bu derece mal sahibi olmaya endekslendiği bir ortamda, artık alınıp satılabilir bir şeye dönüşmesi kaçınılmaz bir sonuç olabilir. Geriye, mutluluğun el değiştirdiği, planlandığı, yönlendirilip yönetildiği, üretilip dağıtıldığı mutluluk fabrikalarını “ofisleri, sergileme yapılarını, alışveriş merkezlerini” inşa etmek kalıyor. Peki, bu önermeler ne kadar gerçek? Sorgulamaya, ticari yapıları oluşturan ilişkileri anlayarak, onlara biçim veren sebepleri inceleyerek başlayabiliriz. Belki bu sebep ve ilişkiler üzerine düşünerek, ticari yapıları -bu sefer yönlendirilmiş değil, kendimize has arzularımızla- biçimlendirip dönüştürebiliriz. Kendi ticari yapılarımızı üreterek, mutluluğumuza ve iç dünyalarımıza ilişkin yeniden söz sahibi olabiliriz. Serginin üretim süreci, öngörülmüş bir modelin üretiminden öte, araştırmalar etrafında gelişen tartışmalarla şekillenmiş bir kolektif üretim sürecine karşılık geliyor. Ticari yapıların ardındaki ilişkilerin çokluğunu ve çeşitliliğini gözler önüne seren başlıkların belirlenmesini takiben, bölümler üzerine çalışabilecek mimari ekipler seçildi. Mimar Ahmet Önder; serginin gezici olmasını ve ekiplerin bölümler içinde belirli bir bağımsızlıkta hareket edebilmesini sağlamak için, ekiplerden gelen içeriğe göre farklılaşan ama belirli standartları tekrar eden kutular tasarladı. Grafik Tasarımcı Didem Ateş Mendi, ekiplerin kendilerine has grafik ifadelerini, serginin bütünlüğü içerisinde bir araya getirdi. Ekipler, süreç boyunca birbirlerini görmeden çalıştı. Ancak tahmin edilebileceği gibi, farklı içeriklerine rağmen bölümler arasında göndermeler, benzer yaklaşımlar, kesişmeler ortaya çıktı. Ekipler birimlerini oluştururken, bir yandan serginin genel karakterini etkileyecek öneriler de getirdi. Araştırma ve yoruma dayalı bu çokortaklı işler bütünü -her ne kadar üzerine çok düşünülmüş bir örüntü içerisinde planlanmış olsa da- ilk kez sergi salonunda bir araya gelecek.Yarının Mimarlarından 40 Yıl Sonrasının Ütopyası Sergi öncesinde, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Funda Uz Sönmez ve Araş. Gör. H. Cenk Dereli yönetiminde, Ütopya 2052 başlıklı bir tasarım maratonu gerçekleştirildi. 7 üniversiteden 68 mimarlık ve tasarım öğrencisinin katıldığı etkinlikte, AVM ve ofis yapılarının gelecekte nasıl kullanılacağı sorusuna cevap arandı. 24 saat süren etkinlikte üretilen yaratıcı projeler, sergide izlenebiliyor.Bir Yapının Tüm Aktörleri Bir Arada Farklı şehirlerde hayata geçirilecek panel dizisi ise projenin tartışma platformunu oluşturacak. Panellerin amacı, ele aldığı yapıyı; onu sipariş eden, tasarlayan, tasarımını yönlendiren ve kullananları, ona maruz kalan ve onun hakkında düşünce üreten kişiler/aktörlerle birlikte masaya yatırmak, anlamaya çalışmak… İlki 7 Mart 2012’de İstanbul’da düzenlenecek panellerin, yıl sonuna kadar farklı tema ve katılımcılarla Ankara, İzmir, Eskişehir, Kayseri ve Diyarbakır’da düzenlenmesi planlanıyor. Panellerin moderatörü Nur Aynalı’nın kaleminden…Yapıyı Yeniden Okumak Paneller, ticari yapılar bağlamında mimarlığın ekonomik, sosyolojik ve politik mekanizmalara sıkıca eklemlenmiş, aracılığını mimarın yaptığı kolektif bir ürün olduğu gerçeğini su yüzüne çıkarmak ve bu gerçeklik içerisinden yapıyı tekrar okumak, problematize etmek ve belki de belli noktalarda yapının fiziksel varlığını gözden yitirip, yapıyı gerektiren koşulların kendisini ve giderek içinde nefes aldığımız dünyayı sorunsallaştırmak için de bir fırsat…
www.vitracagdasmimarlikdizisi.comwww.facebook.com/pages/VitrA-Çağdaş-Mimarlık-Dizisi/338574499490171
"Sadi Öziş ve Kare Metal Atölyesi"
Tarih20 - 30 Aralık
Üniversitemiz Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü ve Sahne Dekorları ve Kostümü Bölümü tarafından düzenlenen "Sadi Öziş ve Kare Metal Atölyesi" sergisinin açılış kokteyli 6 Aralık 2011 Salı günü saat 18.00'de Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleştirilecektir.
Sergide 1950’li yılların öncü tasarımları sayılan Türk Sanayi tarihine ilk metal mobilyalar olarak geçmiş Sadi Öziş-İlhan Koman tasarımı Atölye Kare üretimi ürünler ve Sadi Öziş’in diğer sanatsal çalışmaları ustalara saygı kapsamında sergilenecektir.
17 Aralık'a kadar Tophane-i Amire'de izlenebilecek olan sergi 20 Aralık 2011 itibariyle de Üniversitemiz Osman Hamdi Bey Salonu'nda sergilenmeye devam edecektirluşuyor.
Sergide 1950’li yılların öncü tasarımları sayılan Türk Sanayi tarihine ilk metal mobilyalar olarak geçmiş Sadi Öziş-İlhan Koman tasarımı Atölye Kare üretimi ürünler ve Sadi Öziş’in diğer sanatsal çalışmaları ustalara saygı kapsamında sergilenecektir.
17 Aralık'a kadar Tophane-i Amire'de izlenebilecek olan sergi 20 Aralık 2011 itibariyle de Üniversitemiz Osman Hamdi Bey Salonu'nda sergilenmeye devam edecektirluşuyor.
Yunus Aran Birlikteliği Konferansları 43: Prof.Dr. Tevfik Balcıoğlu - Türkiye'de Endüstriyel Tasarım: Nereden, Nereye...
Yer: Mimar Sinan Üniversitesi Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu Tarih: 20 Aralık
Mimar Sinan Üniversitesi 1999 Mimarlık Bölümü mezunu mimar Yunus Aran'ın anısını yaşatmak, mimarlık fakültesi öğrencilerinin birikimlerine katkıda bulunmak için ve mesleki kariyerlerini mimarlık alanıyla kesiştiren farklı disiplinlerden konuşmacıların katılımıyla 2001 yılından bu yana her yıl düzenli olarak Yunus Aran Birlikteliği ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Yunus Aran Konferansları'nın 43. konuğu Prof.Dr. Tevfik Balcıoğlu olacak. Konferans Mimar Sinan Üniversitesi Sedad Hakkı Eldem Oditoryumunda 20 Aralık 2011 saat 14.30'da izlenebilir.
1995 sonrası hızlı bir tırmanışa geçen endüstriyel tasarım, kurumsal yapılanmasını henüz tamamlamış olsa bile uluslararası tanınırlık kazanma doğrultusunda önemli aşamalar kaydetmiştir. Mesleki formasyon için ilk adımların atıldığı 1950'lerden bu yana geçen sürede önceleri az sayıda olan akademik programların son yıllarda art arda açılması, sektörde tasarım bilinci ve talebi gelişmesi, konferans, yarışma, ödül, yayın, fuar, sergi gibi etkinliklerin giderek çoğalması dikkat çekicidir. Küreselleşen dünyada önde gelen bir metropol olarak İstanbul, 2012'de Tasarım Festivali'yle öne çıkan bir hamle daha yapmaya hazırlanırken, 2013'de de Uluslararası Tasarım Birliği (IDA: International Design Alliance) kongresinin ev sahipliğini üstlenecek. 2011-2012 Akademik Yılı Yunus Aran Birlikteliği etkinlikleri çerçevesinde konuşmacının yapacağı sunuş, bu gelişmeler ışığında Türkiye'deki tasarımı değerlendirecek, yönelişlerini sorgulayacak, eleştirel bir çerçeve geliştirmeyi hedefleyecektir.
1995 sonrası hızlı bir tırmanışa geçen endüstriyel tasarım, kurumsal yapılanmasını henüz tamamlamış olsa bile uluslararası tanınırlık kazanma doğrultusunda önemli aşamalar kaydetmiştir. Mesleki formasyon için ilk adımların atıldığı 1950'lerden bu yana geçen sürede önceleri az sayıda olan akademik programların son yıllarda art arda açılması, sektörde tasarım bilinci ve talebi gelişmesi, konferans, yarışma, ödül, yayın, fuar, sergi gibi etkinliklerin giderek çoğalması dikkat çekicidir. Küreselleşen dünyada önde gelen bir metropol olarak İstanbul, 2012'de Tasarım Festivali'yle öne çıkan bir hamle daha yapmaya hazırlanırken, 2013'de de Uluslararası Tasarım Birliği (IDA: International Design Alliance) kongresinin ev sahipliğini üstlenecek. 2011-2012 Akademik Yılı Yunus Aran Birlikteliği etkinlikleri çerçevesinde konuşmacının yapacağı sunuş, bu gelişmeler ışığında Türkiye'deki tasarımı değerlendirecek, yönelişlerini sorgulayacak, eleştirel bir çerçeve geliştirmeyi hedefleyecektir.
Yer :SALT Beyoğlu
Tarih: 13 Eylül - 31 Aralık
İstanbullaşmak, kentsel yapı içerisinde göz ardı edilen aktörleri ve olguları sorunsallaştıran sanatçı ve araştırmacıların görsel üretimlerinden karar ve icraat mekanizmalarının beyanatlarına, 1999'dan 2011'e kentin yakın zamanlı hafızasındaki durakları ve süreçleri interaktif bir veritabanında izlemeye açıyor. Bu veritabanı, sanatçı videoları, fotoğraf serileri, belgesel filmler, haber klipleri, karikatürler ve mimari projeleri...n güncel bir istifinden oluşuyor. İçerik, kente dair tipik söylem ve tarifleri yeni bakış açıları önermek üzere araçsallaştıran 80 kavramın altında örgütlenerek birbiriyle ilişkileniyor. Bu kavramların işaret ettiği sorunsallar, sergide yer alan 400'ü aşkın medya ile vurgulanıyor.
Serginin didaktik bir doğrusallıktan uzak yapısı sayesinde her bir katılımcı, interaktif veritabanındaki rotasını, bir başkasınca tekrarlanamayacak bir özgünlükte kurgulayabiliyor. İçerik bütününün tekil veritabanı gezilerinde algıya açılmayan içsel dinamikleri ise, Burak Arıkan'ın kavramlar ve zaman arasındaki ilişkiyi deşifre eden işinde izlenebilecek.
İstanbullaşmak'ın kavramsal çerçevesi, 2008 yılında Pelin Derviş, Bülent Tanju ve Uğur Tanyeli tarafından belirlendi. Evren Yantaç'ın tasarımı ve Hüseyin Kuşçu'nun yazılımı ile oluşturulan veritabanına http://database.becomingis tanbul.org/ adresinden ulaşarak, henüz sergi açılmadan rota belirlemek mümkün.
Serginin görsel ve mekânsal tasarımı, Project Projects ve Superpool'un işbirliğinde yürütülüyor. İstanbullaşmak veritabanını farklı boyutlarda, tek başına veya grup olarak izleme seçenekleri sağlayan keyifli tasarım çözümleri, katılımcıların mekânsal deneyimini de zenginleştirmeyi amaçlıyor. Üstelik bazı medyaların sergi süresince yalnızca SALT Beyoğlu'nda açık olacağını unutmayın.
“Genç Tasarımcılar Yarışması”
W İSTANBUL’UN BÜYÜLÜ DÜNYASINDAN GENÇ TASARIMCILAR İÇİN EŞSİZ BİR FIRSAT!
Istanbul Design Week 2011 ve Gaia&Gino işbirliğiyle W İstanbul, “Genç Tasarımcılar Yarışması” ile Türkiye’de gelecek vaat eden tasarımcıları W dünyasının büyülü dünyasına dahil olmaya ve yaratıcılıklarını sergilemeye davet ediyor!
W İstanbul, Türkiye’de gelecek vaat eden genç tasarımcılara, bu sene ikincisi düzenlenen “W İstanbul Genç Tasarımcılar Yarışması 2011” ile eşsiz bir fırsat sunuyor! İstanbul Design Week’in bir parçası olarak, W İstanbul ve Gaia&Gino işbirliği ile gerçekleşecek “W İstanbul Genç Tasarımcılar Yarışması 2011” için katılımcılar tercihleri doğrultusunda sabunluk&diş fırçalık, servis tepsisi, mücevher kutusu veya bardak altlığı seçeneklerinden birini tasarlayarak yaratıcılıklarını ortaya koyacaklar. Türkiye’deki üniversitelerin güzel sanatlar fakültesi, endüstriyel tasarım veya mimarlık bölümlerinde okuyan tüm öğrencilerin katılabilecekler. “W İstanbul Genç Tasarımcılar Yarışması 2011”nın bu seneki jürileri arasında Arhan Kayar, Aziz Sarıyer, Mahmut Anlar, Luke Pearson, Alexis Georgacopoulos ve Gaye Çevikel gibi Türkiye’de ve dünyada tasarım ve mimari alanda ses getiren isimler yer alıyor.
01 Haziran itibari ile www.istanbulyoungdesigners2011.com adresinden başvuruların kabul edilmeye başlanacağı yarışmada birinciye 3.000 TL, ikinciye 2.000 TL ve üçüncüye 1.000 TL para ödülünün yanı sıra ilk üçe giren tasarımlar öncelikle İstanbul Design Week’te, sonrasında da W İstanbul’da sergilenme fırsatını yakalayacak!
Yarışma Akışı:
01 Haziran – İnternetten başvuruların kabul edilmeye başlanması
07 – 14 Haziran – 1. Tur elemelerinin yapılması
16 Haziran – İlk 10 finalistin belirlenmesi
08- 18 Temmuz – 2. Tur elemelerinin yapılması
21 Temmuz – İlk 3 finalistin belirlenmesi
27 Temmuz – İlk 3 tasarımın üretimi için kazananlar ve üretici sponsorlarla seçilen tasarımları üretilmesi için buluşmalar
01 Ağustos – Yarışmanın finali
28 Eylül – İstanbul Design Week’te ilk 3 tasarımın sergilenmesi
Yarışma Akışı:
" AIRVASE" isimli Tasarım sergi Tarih : 7 -25 Haziran 2011
Milano Tasarım Haftası’nın en çok konuşulan isimlerinden biri olan ve ses getiren sergileriyle tasarım dünyasına bomba gibi düşen “Torafu Architects”, İstanbul’un ilk tasarım galerisi Haaz Art&Design Gallery’yi bahar ve yazın renkleriyle canlandırıyor!
Haaz Art&Design Gallery'nin ev sahipliğini yapacağı "AIRVASE" isimli sergi, 7 Haziran 2011 Salı akşamı itibariyle 3 hafta boyunca devam ederek İstanbulluların beğenisine sunuluyor. Şekilden şekle giren rengarenk vazolardan oluşan bir enstalasyon ile Haaz Art&Design Gallery'de hayat bulacak olan sergi, "Airvase" isimli vazolardan oluşuyor. "Airvase" havayı içine alan file şeklinde çok fonksiyonlu bir vazo olmasının yanı sıra isteğinize göre ister çiçeklerinizin yeni saksısı, ister mumluğunuz, ister hediye paketi ya da şarap şişenizin kılıfı olabilir.
2004 yılında Koichi Suzuno ve Shinya Kamuro tarafından kurulan Torafu Architects tasarıma olan mimari yaklaşımlarıyla tanınıyor. İstanbul'un kendilerine ilham veren bir şehir olduğunu söyleyen Shinya Kamuro, bu muhteşem şehre, özel bir sergi ile gelmek istediklerini ve Haaz Art&Design Gallery'nin kurucusu Murat Patavi ile Milano'daki şovları sırasında tanıştıklarından beri kendilerine çok heyecan veren bu tasarım üssünde gerçekleştirecekleri sergi için çalıştıklarını dile getirdi.
Bir tasarım harikası olan ve hayatımıza renk katacak "Airvase"i ve "Torafu Architects"in bu muhteşem sergisini ziyaret etmeden Nişantaşı'ndan ayrılmayın! Hayal dünyanıza yepyeni bir soluk getirecek bu tasarım şovunu sakın kaçırmayın…
Kaynak :http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/sergi/2011/05/19/haaz-artdesign-gallery
Mimar Sinan Palladio'yu ağırlıyor
Yer : Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür Merkezi
Tarih : 29 Kasım – 31 Aralık 2010
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı etkinlikleri kapsamında, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimar Sinan Araştırma Merkezi ile Uluslararası Andrea Palladio Mimarlık Araştırmaları Merkezi (CISA Andrea Palladio)’nin işbirliği ile düzenlenen “Mimar Sinan İstanbul’ da Palladio’yu Ağırlıyor” sergisi, 29 Kasım Pazartesi günü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür Merkezi’nde ziyarete açıldı.
Sergi, Mimar Sinan’ın çağdaşı olan Mimar Andrea Palladio’nun ülkemizdeki ilk sergisi. Türkiye’nin ilk mimarlık ve sanat yüksek okulu olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi bu önemli kültürel buluşmada ev sahipliği yaparak mimarlık, sanat ve tasarım alanında bir ilki daha gerçekleştiriyor.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi; Palladio’yu, Sinan’ın yapılarıyla taçlanmış İstanbul’da, Sinan tarafından varolan yapısı geliştirilmiş Tophane-i Amire binasında hem Sinan hem de Üniversite adına, Mimar Sinan olarak ağırlıyor.
Yarım asırlık süreçte hassa mimarbaşı olarak yapı ve külliyeleriyle İstanbul’u biçimlendirmiş ve kent siluetini oluşturmuş Mimar Sinan; bu kentte, bu sergiyle çağdaşı Palladio’yu ağırlıyor. Yaşadıkları dönemde bir araya gelmemiş iki mimarın buluşması olan serginin açılış programında bir konser ve bir panel yer aldı.
Önce İtalyan ve Türk bestecilerin eserlerinin yine İtalyan ve Türk sanatçılar tarafından yorumlandığı bir konser verildi. Ardından, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimar Sinan Araştırma Merkezi ve İtalyan Kültür Merkezi tarafından, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteği ve Uluslararası Andrea Palladio Mimarlık Araştırmaları Merkezi’nin işbirliği ile Türk ve İtalyan uzmanların katıldığı “Sinan - Palladio ve Akdeniz kültürel ortamında etkileşim” konulu bir panel gerçekleştirildi.
“Mimar Sinan İstanbul’ da Palladio’yu Ağırlıyor” sergisinde, Andrea Palladio(1508-1580) ve çalışmalarının tanıtılması için seçilen yapılarına ait 17 adet mimari maket yanında, Palladio’nun binaları ve bunların kentsel yerleşmede veya kırsal peyzajdaki konumları bazı çizimleri eşliğinde sunuluyor. Ziyaretçiler, Andrea Palladio’nun hayatını ve tasarım metodlarını, kullandığı tipolojileri; antik anıtların etütlerinden, sonrasında gerçekleştirdiği çizimlere, alternatif çözümler içeren eskizlerden kesinleşen plan ve kesitlere ve işverenler için hazırlanmış çizim veya basılmış bilimsel esere dönüşümünü içeren özgün çizimlerinden seçkileri, ayrıca Palladian Mimarinin dünya’daki büyük yankısı üzerinde önemli rolü bulunan Mimarlık Üzerine Dört Kitap (Quattro Libri dell’Architettura, 1570)’ı yine gösterimler eşliğinde izleyebilecekler.
Sergide ziyaretçileri bekleyen en büyük sürpriz ise; Palladio’nun mimari çözümlerinden bazı örneklerin, planlama ve cephe olarak Mimar Sinan’ın yapıları ile karşılaştırılması.
Sergi sıra dışı bir mekanda; Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli top dökümhanesi olan ve günümüzde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin kültür merkezi olarak kullanılan Tophane-i Amire binasında gerçekleştiriliyor.
Kaynak : http://www.ntvmsnbc.com/id/25155352Fotograflar : Murat KÜÇÜKKAYALI
40. Yunus Aran Konferansı: "Uluslararası Koruma İlkelerinin Yan Etkileri: 1964 Venedik Tüzüğü "
Yer : Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi - Fındıklı
Tarih : 9 Aralık 2010
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü 1999 mezunu mimar Yunus Aran'ın anısını yaşatmak ve mimarlık fakültesi öğrencilerinin birikimlerine katkıda bulunmak amacıyla, mesleki kariyerlerini mimarlık alanıyla kesiştiren farklı disiplinlerden konuşmacıların katılımıyla 2001 yılından bu yana düzenli olarak gerçekleştirilen Yunus Aran Konferansları'nın 40. konuğu Prof. Dr. Cevat Erder olacak.
Kültürel varlıkların korunmasıyla ilgili kararlarda uluslararası ilkelerin yararının yadsınamayacağını belirten Erder konuşmasında; bu ilkelerin saptanmasında etkili olan uygulamaların değerlendirilmesinde yapılan eksikliklerin, kültürel varlıkların korunmasında neden olduğu yanılgılara değinecek. Konuşmacı, saptadığı eksiklikleri, l964 yılında kabul edilen ve geniş bir uygulama alanına etki eden "Venedik Tüzüğü" örneği üzerinden değerlendirecek.
Fotograflar : Murat KÜÇÜKKAYALI
Neden Tasarım, Neden Bienal? Uluslararası İstanbul Tasarım Sempozyumu
Yer : Kadir Has ÜniversitesiTarih : 2 - 3 Aralık 2010İstanbul Kültür Sanat Vakfı, Türkiye’de bir ilke daha imza atarak, 2012 yılından itibaren Uluslararası İstanbul Tasarım Bienali’ni hayata geçiriyor. Tasarım Bienali kapsamındaki ön hazırlık etkinliklerinden ilki olacak “Neden Tasarım, Neden Bienal?” başlıklı Uluslararası İstanbul Tasarım Sempozyumu, 2 Aralık Perşembe ve 3 Aralık Cuma günleri Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek. Tasarımı anlamak, anlatmak ve bu konudaki farklı tartışma noktalarını İstanbul’un kültür ve sanat yaşamının gündemine getirmek hedefiyle yola çıkan Uluslararası İstanbul Tasarım Bienali’nin ilki 2012 yılında gerçekleştirilecek. Eş sponsorluğunu, Eren Holding ve VitrA’nın yanı sıra yaratıcı sektörün önde gelen iki firmasının daha üstleneceği Tasarım Bienali’ne kadar olan hazırlık sürecinde sempozyum, atölye çalışmaları ve sergilerden oluşan çeşitli etkinlikler düzenlenecek. Bu kapsamdaki ilk etkinlik, 2 Aralık Perşembe ve 3 Aralık Cuma günlerinde Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenecek “Neden Tasarım, Neden Bienal?” başlıklı Uluslararası İstanbul Tasarım Sempozyumu olacak.
Kadir Has Üniversitesi’nin mekân sponsorluğu ile düzenlenen Tasarım Sempozyumu, iki gün boyunca dünyadan ve Türkiye’den tasarım dünyasındaki, yaratıcı kimlikleriyle öne çıkmış 29 konuşmacıyı ağırlayacak.
Kadir Has Üniversitesi, Cibali Kampüsü D Blok’ta gerçekleştirilecek sempozyumda tasarımın etkileşimde olduğu insan, çevre, kültür, politika, ekonomi, eğitim, teknoloji ve bilim gibi alanlarla ilişkisi tartışılacak. Ayrıca, farklı sektörlerden önde gelen isimlerin sunumlarıyla, İstanbul özelinde tasarım ve kent konusu da irdelenecek. Bu çerçevede, “Neden Tasarım, Neden Bienal?” sorusunun da gündeme taşınacağı sempozyum, 4 ana bölümde gerçekleşecek: Tasarım ve Genetiği, Tasarım ve Mikro-bileşenleri, Tasarım ve Makro-bileşenleri, Tasarım ve Kent. “Neden Tasarım, Neden Bienal?”: Uluslararası İstanbul Tasarım Sempozyumu, farklı disiplinlerden tasarımcılar, tasarım yatırımcıları, büyük, orta ve küçük ölçekli firma temsilcileri, mesleki kurum ve kuruluşların üyeleri, bürokratlar, öğrenciler, akademisyenler, ulusal ve uluslararası basın mensuplarının yanı sıra tasarımla ilgilenen herkes takip edebilecek. Sempozyumun, bu konuda Türkiye’de bugüne dek gerçekleştirilmiş kapsamlı bilgi paylaşımı platformlarından birini oluşturması hedefleniyor.
İki gün boyunca 09.00-18.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek “Neden Tasarım, Neden Bienal?”: Uluslararası İstanbul Tasarım Sempozyumu’nda İngilizce-Türkçe simültane çeviri yapılacak.
2. Ulusal İç Mimarlık Sempozyumu
Yer : Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Oditoryumu'nda
Tarih :20-22 Ekim 2010
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü tarafından iki yılda bir düzenlenen "Ulusal İç Mimarlık Sempozyumları"nın ikincisinin ana teması "Mekan Tasarımında Kültürel Yaklaşımlar" olarak belirlendi. Temanın, mekân ve kullanıcı arasındaki kültürel yansımaların değerlendirileceği, mimarlık, tarih, arkeoloji, sosyoloji, psikoloji, antropoloji vb. araştırma alanlarının merceği altında disiplinler arası görüşlerin farklı bakış açılarıyla ele alınacağı ve mekan tasarımını yönlendiren etmenlerin kaynaklarının yapıcı anlamda analiz edilebileceği bir platform oluşturmak amacıyla seçildiği bildiriliyor.
Konu ile ilgili farklı disiplinlerin görüş ve önerilerinin yansıtılacağı sempozyumda, kültürlerin oluşumundaki tarihsel süreç ve bunun devamında değişen kültürel değerlerin mekan tasarımında ne derece etkili olduğu üzerinde inceleme ve araştırmaların sunulmasına olanak sağlanacak.
Sempozyum TakvimiBildiri Özetleri Teslimi: 08 Şubat 2010
Bildiri Özetleri Kabul İlanı: 01 Mart 2010
Tam Metinlerin Teslimi: 31 Mayıs 2010
Bilim Kurulu Onayı: 21 Haziran 2010
Düzeltilen Bildirilerin Teslimi: 05 Temmuz 2010